4 Mayıs 2016 Çarşamba

4.Mayıs.2016: Gümçed: Balıkesir Kuş Cenneti'nde kırmızı alarm!...

Güney Marmara Doğal Kültürel Çevreyi Koruma Derneği (GÜMÇED) Manyas Kuş Cennet'indeki kirlilik, balık miktarında azalma, göl suyunda çekilme gibi konularda araştırmalar yaptı. Araştırmanın verileri Manyas Kuş Gölü'nün kırmızı alarm verdiğini ortaya çıkardı. Her geçen gün daha da kirlendiği gözlenen Manyas Kuş Gölü'nde incelemelerde bulunan Bandırma GÜMÇED Şube Başkanı Gültekin Mutlu, Yönetim Kurulu Üyesi Can Emre ve Kuş Cenneti Su Ürünleri Kooperatif Başkanı Necmi Dinç göl kirliliği ve balık azalmalarını yerinde görmek için Eğridere, Karadere ve Kuşcenneti Gölü etrafında incelemelerde bulunarak gölden ve dereden su numuneleri aldı.

Bandırma GÜMÇED Şube Başkanı Gültekin Mutlu yaptığı açıklamada, ''Bandırma GÜMÇED olarak 2015 yılından bu yana Manyas Kuş Cenneti Gölü'nde kirlilik, balık azlığı ve göl sularının çekilmesi konusunda yerel ve ulusal anlamda konuyu gündeme getirdik. Aynı zamanda bölgemiz milletvekilleri mecliste bu konularda çalışmalarda bulundular. Gölü besleyen dereler aşırı kirli olduğu için Kuş Cenneti Gölü de kirlenmiş durumda. Eğridere ve Karadere'de incelemelerde bulunarak numuneler aldık. Kirletilen dereler sayesinde Manyas Kuş Cenneti Gölü kirlenerek göldeki balıklar, kuşlar ve diğer canlılar zehirleniyor. Aldığımız su numuneleri çok kötü. Dere ve göl suyunun rengi, kokusu, içindeki yosunlar ve atıklar berbat denecek durumda. Köylülerde bu suyu mahsüllerini sulamalarda kullanıyor. Yaklaşık bir buçuk yıldır Manyas Kuş Gölü'nün kirli olduğunu yerel ve ulusal basında paylaşmamıza rağmen, özellikle bu konuda önlem almayan yetkililer halen kış uykusundadırlar. Kuş Cenneti Gölü kaderine terk edilmiş. Gölün kirliliği konusunda ilgili Bakanlıklar ile birçok yazışmalar yaptık, bölge bazında yetkililer ile görüştük. Konu ile ilgili bürokratlar ile irtibat kurmamıza rağmen yetkililerin hiç birşey yapmadığını görüyoruz. Kuş Cenneti Gölü can çekişiyor, göl adeta kaderine terk edilmiş durumda. Böyle giderse yakın bir zamanda göl bitme noktasına gelecek. Ülkemizin gelecek 25-30 yılda su sıkıntısı ile karşı karşıya kalacağı düşünülürse bir an önce gölü ve çevresini kirlilikten kurtarmalıyız'' dedi.

Kuş Cenneti Su Ürünleri Kooperatif Başkanı Necmi Dinç ise, '' Manyas Gölü'nü besleyen derelerin kirliliği nedeniyle Kuş Cenneti Gölü kirlenmektedir. Aynı zamanda Aksakal mahallesinde bulunan Karadere üzerindeki dere kapaklarının kapalı olması ve suyun kapakların üzerinden akmasından dolayı Kuş Cenneti Gölü'ne gelen su miktarı az olunca göldeki balık miktarında da azalma olmaktadır. İlkbahar ve Yaz sezonu boyunca derelerin üzerinde bulunan kapaklar açık olmalıdır. Gölü kirleten derelerin ıslah edilmesi ile birlikte gölü kirleten tesislere yetkililerin gerekli yaptırımları yaptırması gereklidir'' dedi.

23.Nisan.2016: Gümçed, Midye Çiftliklerini yargıya taşıyor...

Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevreyi Koruma Derneği (GÜMÇED) Genel Başkanı Adnan Önürmen, sağlık, balıkçılık ve turizmi olumsuz etkilemesi nedeniyle Marmara Denizi’nde midye çiftliklerinin kurulmaması gerektiğini savundu.
Önürmen, yaptığı yazılı açıklamada, sadece Erdek Körfezi için 9 midye çiftliği kurulması talebinin bulunduğunu belirtti.
“Marmara Denizi’ne kıyısı bulunan Bandırma, Kapıdağ, Erdek, Gemlik gibi bölgelerde aşırı şekilde midye çiftliği kurma talebi, denizlerin ne kadar kirlendiğinin açık bir göstergesi.” değerlendirmesinde bulunan Önürmen, dernek olarak bu çiftliklerin kurulmasına izin vermeyeceklerini kaydetti.
Deniz kirliliğinin en önemli nedeninin, suda oksijen miktarının azalması olduğuna işaret eden Önürmen, şu ifadeleri kullandı:
“Midye üretimi, denizlerdeki oksijen miktarının azalmasında baş faktör. Midye, zehirli bir besin özelliğine sahip. Kirlilik arttıkça denizlerde midye çoğalır. Midyeler suyu süzerken, suda bulunan civa, kurşun, kalay, bakır, arsenik ve kadmiyum gibi ağır metalleri de bünyelerine alır ve biriktirir. Buna bağlı olarak organ hastalıkları başta olmak üzere karaciğer kanseri, böbrek yetmezliği, beyin hasarları ve kan kanseri türlerine davetiye çıkarır. Erdek, Kapıdağ ve Bandırma üçgeninde onlarca midye çiftliği kurulması yönünde girişimler yapılıyor. Bunun sadece insan sağlığına değil, bölgedeki balıkçılığa ve hatta turizme de ciddi etkisi var. Çünkü midye çiftliği kurulacak koylar, halka ve denizciliğe tamamen kapanıyor.” 
Bu konuda ilgili kurum ve kuruluşları göreve çağırdıklarını vurgulayan Önürmen, “Kirlilik üzerinden hazırlanan Marmara Denizi’ndeki bu tür projelere kesinlikle karşı çıkılmalı. İnsan sağlığına bu denli olumsuz etkisi bulunan çiftliklere yönelik kapatma başta olmak üzere ciddi yaptırımlar getirilmelidir.” ifadelerini kullandı. 
Önürmen, bir heyetle Bandırma, Kapıdağ ve Erdek’te incelemelerde bulunarak midyenin kötü etkileyeceği unsurları içeren rapor hazırladıklarını, bu doğrultuda elde ettikleri tespitlerle yargıya başvuracaklarını bildirdi.

20.Mart.2016: Gümçed den kaçak avlanma uyarısı...

Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevreyi Koruma Derneği Bandırma Şube Başkanı Gültekin Mutlu, Manyas Gölündeki avlanma yasaklarının 15 Mart 2016 tarihinden itibaren başladığını söyledi.
Göldeki avlanma yasaklarının 15 Haziran 2016 tarihinde sona ereceğini anımsatan Mutlu, bu süre içerisinde göldeki kaçak avlanmaya yönelik olarak göl kıyısında kurulu bulunan su ürünleri kooperatifleri ve ilgili kurumların denetimlerini arttırması gerektiğini vurguladı.
Bandırma İlçe Jandarma Komutanlığı bünyesinde faaliyetlerini sürdüren çevre koruma timinin kapatılması nedeniyle gölde yasa dışı avlanmaya yönelik denetimlerde yetersiz kalındığını öne süren Mutlu, gerekli tedbirlerin alınmaması halinde Manyas Gölü’nde her geçen gün azalan balık popülasyonunun daha da azalacağını söyledi.
Manyas Gölü çevresinde kurulu bulunan su ürünleri kooperatifleri başkan ve yöneticilerinden kaçak avlanma konusunda üyelerine yönelik denetimlerini sıklaştırması çağrısında bulunan Mutlu “Avlanma yasağı zamanlarında bazı balıkçıların, misine ağlar ve pinter ile balığın yavrulama alanlarına tuzaklar kurduğuna yönelik ihbarlar alıyoruz. Bunun önüne ancak yapılacak denetim ve balıkçıların bilinçlendirilmesiyle geçilebilir ”ifadesini kullandı.

24.Şubat.2016: Manyas Kuş Cenneti, yok oluyor...

Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevreyi Koruma Derneği (GÜMÇED) Bandırma Şubesi Başkanı Gültekin Mutlu, Manyas Kuşcenneti'nin can çekiştiğini ileri sürdü.
Balıkesir Valiliği'nin başkanlığında 2 Haziran 2015’te yapılan “sulak alanlar” komisyon toplantısına katılıp çalışmalar hakkında bilgi aldıklarını ileri süren Mutlu, "Manyas Kuş Gölü hakkında verilen bilgiler bizi dehşete düşürdü. Öncelikle sunumda verilen bilgilerin tarafımıza verilmesiyle ilgili yetkililerle görüştük, ama olumsuz cevap aldık. Bunun üzerine İçişleri Bakanlığı'na bilgi edinme başvurusu yaptık. Bakanlık başvurumuzu 3 Temmuz 2015 Cuma günü saat 10.08’de Bandırma Orman İşletme Müdürlüğü elektronik posta adresine yönlendirmiş olmasına rağmen tarafımıza herhangi bir bilgi verilmemiştir. Biz de dernek olarak Manyas Kuş Gölü'ndeki kirliliğin boyutlarını gösterebilmek maksadıyla TÜBİTAK’a su analizi yaptırmak için başvuruda bulunduk. İstenilen paranın yedi bin liraya aşması üzerine bu işten vazgeçtik. Balıkesir Üniversitesi öğretim üyelerinden yardım istedik, onlar da bilgilerin kamuoyuyla paylaşılması sonrasında sıkıntı yaşayabileceklerini dile getirerek isteksiz davrandılar. Bunun üzerine CHP Balıkesir Milletvekili ve Çevre Komisyonu üyesi Mehmet Tüm’le görüşerek ilgili bakanlıktan su analiz sonuçlarını alarak bizimle paylaşmasını ve konuyu Meclis’in gündemine getirmesini istedik. Tüm gerekli başvuruyu yapmış olup analiz sonuçlarını beklemekteyiz. Bu arada Balıkesir Valiliği Başkanlığında 29 Aralık 2015 Salı günü saat 14’te Orman ve Su İşleri Bakanlığı 3. Bölge Müdürlüğü Balıkesir Şube Müdürlüğünce, Kuş (Manyas) Gölü Sulak Alan Yönetim Planı toplantısı yapılacağı bilgisi üzerine biz de toplantıya GÜMÇED olarak katılmaya karar verdik. Yapılan toplantıda, 2008’de Balıkesir’de oluşturulan bir komisyonun “Göl Yönetim Planı” hedeflerini belirleyip 2011 Haziran ayı içinde Ulusal Sulak Alan Komisyonu'na sunduğunu öğrendik. Bu plan 16.06. 2011 tarihinde Ulusal Sulak Alan Komisyonu toplantısında onaylanarak yürürlüğe girmiştir. 2011’de 5 yıllığına hazırlanmış ve 2015’te süresi dolan Göl Yönetim Planı çerçevesinde belirlenen uygulama hedeflerinin gerçekleşmesi için kurumlar arası çeşitli çalışma dağılımları yapılmışsa da adlarını vereceğimiz kurumlar “uygulama çalışmalarını” yapmayarak Manyas Kuş Cenneti Gölü'nün kirlenmesine göz yummuşlardır. Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Bandırma Şefliği uygulama hedefleri içerisinde bulunan,” Göldeki su kotunu öngörülen aylık su seviye değerlerini sağlayacak şekilde işletilmesini sağlamak” görevini 5 yıl içinde bir kere dahi yerine getirmemiştir. Yine aynı şefliğin uygulama çalışma görevleri içinde bulunan, ”6. Ana Jet Üs Komutanlığınca kullanılan Kızıksa atış sahasının, sulak alan tampon bölge sınırları dışında bir yere taşınmasını sağlamak” için 5 yıl boyunca bir kez olsun yazı yazıp istekte bulunmamıştır. İlgili birimin bayan şefi bundan tam beş yıl önce üs komutanıyla telefonda konuyu görüştüğünü söylemekten de kaçınmamıştır. 
Yine aynı birim, sulak alan merkezi kurulması için gerekli çalışmaları da yapmayarak uygulama hedeflerine ulaşamamıştır. Bir başka kurum olan Orman ve Su İşleri Bakanlığı 3. Bölge Müdürlüğü Balıkesir Şube Müdürlüğü uygulama çalışmaları içinde bulunan gölde ve gölü besleyen derelerde temel su kalitesi parametrelerinin yılda en az dört kez mevsim olarak incelenmesini ve sürekli izlenmesinin yapıldığı belirtilmiş olup, bu analiz sonuçları derneğimize ve komisyon üyesi Yuva Derneği'ne de verilmemiştir" dedi. 
Manyas Kuşcenneti'nin doğu kıyısındaki çevre düzenlemesi yapılmadığını ileri süren Gültekin, "Bandırma-Balıkesir yolu Kuşcenneti sapağı ile Kuşcenneti Milli Parkı giriş kapısı arasında da çevre düzenlemesi yapılamamıştır. Özel sektöre gölün biyolojik çeşitliliğine yönelik eğitim düzenleme çalışmaları yapılamadığı belirtilmiştir. Manyas Kuş Gölü'nü besleyen derelere atık suyunu boşaltan kaç tane işletme vardır ve bu işletmelerin adları nelerdir? Arıtma tesisi bulunmayan işletme sayısı kaçtır, arıtma tesisi bulunmayan işletmelere yönelik ne gibi yaptırımlar uyguladınız? Yine arıtma tesisi bulunan işletmelerin arıtmalarını sürekli kullanmalarıyla ilgili ne gibi denetimler yaptınız, sorularını yönelttik. Üzülerek belirtmeliyim ki bu sorularımızın hiçbirine cevap alamadık. Manyas Kuşcenneti Gölü can çekişiyor. Su kalitesi kötüdür. Göl hipertrofik yani çok kirlidir. Toplam azot ve klorofil bakımından en kirlidir. Kurşun yıllık ortalamanın on katıdır. Yayılı kaynaklı azot ve fosfor kirliliği oranı yüzde yetmiştir. Gölün çevresi iki üç metre bataklıktır. Su miktarı azdır. Barajdan yeterli su gelmediği gibi Karacabey ovasını besleyen kapaklar ekili ürün olmadığı halde açılıyor. Suyun kirli, kıyının batak oluşu göçmen kuşları da olumsuz etkileniyor. GÜMÇED olarak gölümüze sahip çıkacağımızın altını çiziyor, öncelikle Bandırma’daki sivil toplum kuruluşları ile halkımızı, Balıkesir milletvekillerimizi, bölgesel ve ulusal tüm doğaseverleri bir olmaya, birlikte mücadele etmeye ve bizi desteğe çağırıyoruz'' diye konuştu. 


17.Aralık.2015: Gümçed den, trolle avlanmaya tepki...


Trolle avlanmanın denizlerde balık soykırımı anlamına geldiğini belirten GÜMÇED Başkanı Adnan Önürmen, denizlerde balık neslinin tehlike altında olduğunu söyledi.
Bursa merkezli Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevreyi Koruma Derneği (GÜMÇED), trolle avlanmanın tehlikesine dikkat çekerek, denizlerde balık neslinin tehlike altında olduğunu belirtti.

GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen, trolle avlanmanın denizlerde balık soykırımı anlamına geldiğini ifade ederek yeni açılan trol sahalarına tepki gösterdi. Önürmen, şöyle konuştu: “Trolle avlanmak, Marmara Denizi'nde özellikle Bandırma, Kapıdağı, Çakıl, Şahinburgaz, Karşıyaka, Erdek, Marmara, Avşa, Tekirdağ, Karacabey Boğazı ve Gemlik Körfezi'nde sualtı canlılarının yaşam alanlarını tahrip ediyor. Trol, balık üreme alanlarının yok olmasına ve çok ciddi ekonomik kayba yol açmaktadır. Yapılan tüm uyarı ve alınan önlemlerin göstermelik olduğu gibi korsan balıkçılar yasadışı trol avını rahatlıkla sürdürmektedir. Trolla avlanan balık ve karidesler rahatlıkla getirildiği limanlarda hiçbir denetimin olmaksızın pazarlara rahatlıkla getirilebilmektedir.” dedi.

Denetimler yetersiz

Belediyelerin ve ilgili kuruluşların yasak trol avını görmezden geldiğine dikkat çeken Önürmen, “Tezgahlar, hatta büyük marketlerin reyonlarında bile trol balıkları göz göre göre satılıyor. Hiçbir kurum ve kuruluşun müdahalede bulunmamasını hayretli izliyoruz. Bir haftalık bile olmamış yavru balıklar satılıyor. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde trol nedeniyle balık türleri ve kapasitesi her geçen gün azalmakta. Tezgahlarda standartların altında tutulmuş hamsi, istavrit, mezgit, karides başta olmak üzere birçok türde balıklara rastlanmaktadır. Lüfer ise tamamen tükendi. ” diye konuştu.

28.Kasım.2015: Bandırma, Termik Santral İstemiyor...

Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevreyi Koruma Derneği (GÜMÇED) Bandırma Şubesi Başkanı Gültekin Mutlu, termik santrale karşı olduklarını söyledi.


CHP Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm ve Petrol İş Sendikası Bandırma Şube Başkanı İsmail Kayan’ın da destek verdiği basın toplantısında konuşan Gültekin Mutlu", İklimimizi değiştirecek, havamızı, suyumuzu, denizimizi ve toprağımızı geri dönüşümsüz biçimde kirletecek, sağlımızı elimizden alacak Şirin Çavuş’ta yapımı düşünülen termik santrale karşı çıkıyor ve hayır diyoruz. Öncelikle bir şeyin altını çizmek istiyorum. Dünyada ve ülkemizde enerji politikaları belirlenirken iklim değişikliğine yol açan karbon salımı göz ardı ediliyor. Yapılan uluslararası sözleşmeler ve toplantılar istenilen sonucu vermiyor. Alınan önlemler yeterli olmuyor ya da boşa çıkıyor. Karbon salımı miktarı azalmıyor, aksine artıyor. ABD ve Avrupa ülkelerine göre karbon salınımımız az olmakla birlikte, artış oranı bakımından OECD ülkeleri arasında birinci durumdayız. Karbon salınım oranı Kanada’da yüzde 20, ABD’de ise 25 civarındadır. Ülkemizde ise CO2 eşdeğer emisyonu 5.51 ton/kişi olarak hesaplanmıştır. Bu salımların üçte biri kömürden kaynaklanıyor. Yine dünyada elektriğin yüzde kırkını kömür karşılıyor. Ülkemizde ise, 2015 Haziran itibarıyla elektrik enerjisinin yüzde 14’ü ithal kömürden, yüzde 12’si linyit kömüründen, yüzde 1’i taşkömüründen sağlanmaktadır. Yenilenemeyen enerji kaynaklarının oranı ise doğalgaz yüzde otuz üç, fuloil yüzde 2, kömürle beraber yüzde 62 oranındadır. Yapılan ve yapılacak olan bu termik santraller bölge ve halk sağlığı açısından da büyük tehdit oluşturuyor" dedi.

14 Nisan 2015 Salı

10.Nisan.2015.Cuma / GÜMÇED den Meclise tepki...

GÜMÇED den Meclise tepki...
GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen, İl Genel Meclisinin Yenişehir'e bağlı Burcun Köyünde yapılması planlanan yabancı ortaklı Akros Çimento Fabrikasıyla ilgili yargı sürecinde olunmasına rağmen konunun “apar topar” İmar ve Bayındırlık Komisyonuna havale edilmesine sert tepki gösterdi. İl Toprak Kurulunun daha önce red kararı vermesine rağmen “baskı ve üye değişikliğiyle şarta bağlı evet” dediğini öne süren ve çimento fabrikasına onay vermesinden sonra konuyu yargıya taşıyan GÜMÇED, İl Genel Meclisi üyelerinin yargı kararını beklemesi yönde adım atmalarını istemişti. Önürmen, "Hukuk devleti isek etik açıdan yargı aşamasında olan bir konunun meclis üyelerimiz tarafından sabırla beklemelerini beklerdik” dedi.

9.Nisan.2015.Perşembe / Bursa' nın yatırım kriteri çevre ve insana saygıdır...

Bursanın yatırım kriteri çevre ve insana saygıdır”
Özellikle Güney Marmara'da kurulması planlanan yerli ve yabancı sermayeli çimento fabrikası yatırımlarına karşı sergilediği karşı duruşla kamuoyunda dikkatleri üzerine çeken GÜMÇED, yaşamın her alanında çevre bilincinin geliştirilmesi için yoğun bir çalışma yürütüyor. Bölgelerinde siyanürle altın aranmasına karşı gösterdikleri direnişle uzun süre gündemde kalan Bergama halkına büyük destek veren, yine aynı şekilde Kaz Dağları'nda altın arama çalışmalarına önemli darbe indiren GÜMÇED'in Genel Başkanı Adnan Önürmen, Bursa'nın da her yönden önemli bir çevre tahribatına maruz kaldığını söyledi.
"Kopenhag'ın kriterleri varsa Bursa'nın da kriterleri var. Bu kriterleri de biz belirleriz" diyen Önürmen, doğal ve kültürel çevre ile insana saygı duymadan yatırım yapma hevesinde olanların amaçlarına kesinlikle ulaşamayacağını vurguladı. 'Tek kişilik çevre ordusu' gibi çalışan Önürmen, GÜMÇED'i, yaptıklarını ve yapacaklarını EKOhaber'e anlattı.

Büyük çevre hareketi
1990 yılında Bursa'da kurulan GÜMÇED, Balıkesir, Çanakkale, Bilecik, Yalova, il ve ilçelerinde doğal ve kültürel çevrenin korunmasına yönelik çalışmalar yapıyor. Yaklaşık 43 sivil toplum örgütünden oluşan bir ekibin kurduğu GÜMÇED'in ilk başkanı Prof. Dr. Mustafa Cebe idi. Bu zamana kadar da birçok değerli kişi GÜMÇED'in başkanlığını yaparak Güney Marmara'da çok önemli bir çevre hareketine öncülük etti.
Özellikle Edremit Körfez şubemiz, bölgelerinde siyanürle altın aranmasına karşı büyük bir direniş gösteren Bergama halkına çok önemli destek verdi. Yine Kapı Dağı'nın milli park olmasında, Zeytincilik Yasası'nın çıkartılmasında bu şubemizin o bölgede çok etkin çalışmaları oldu. Geçtiğimiz günlerde 100 bin imza toplayarak kendilerini iyice kanıtladılar. Öte yandan Kaz Dağları'nda altın aranması çalışmalarına karşı da çok önemli bir direnişimiz var. Kaz Dağları'nın bir bölümü milli parktır. Milli park olmayan kısmında ise altın aranması ile ilgili ruhsatlar verildi. Bununla ilgili olarak Çanakkale ve Balıkesir'deki sivil toplum örgütleri ile köylüler çok büyük bir mücadele veriyor. Biz de bu noktada 'Altını Bırak, Üstüne Bak' diye bir sloganı afiş yapıp bölgeye gönderdik. Hatta Beşiktaş Futbol Kulübü'nün 'Çarşı' isimli taraftar grubu bu sloganımızı maçlarda kullandı.
Erdek, Orhangazi, İnegöl, Hamzabeyköy ve Bandırma'da da şubelerimiz var. Birçok ilçeyle de ilişki içindeyiz, temsilciliklerimiz var. Yani Güney Marmara'da çevre adına kritik bölgelerde örgütlüyüz. Öte yandan GÜMÇED'e bağlı Güney Marmara Düşünce Platformu da çok önemli. Bu Platform da çevreye önemli katkı sağlıyor.

Bursa ne kenti?
Kaz Dağları'na geri dönersek, yaptığımız mücadele sonucunda oradaki bazı altın arama çalışmaları durduruldu. Her şey mücadeleye bağlı, mücadele etmezseniz her şeyinizi kaybedersiniz. Bu açıdan baktığımızda 'iyi ki GÜMÇED'i kurmuşuz' diyorum. Çalışmalarımızla halkın ayrım yapmadan bütünleşmesini sağlıyoruz. Çevre adına insanların bir araya gelmesine öncülük ediyoruz.
Kentin envanteri çıkarılmalı
Öncelikle bir kentin envanterinin çıkarılması, tanımının yapılması lazım. Bursa ile ilgili olarak birileri 'tarım kenti', birileri 'sanayi kenti', birileri de 'turizm kenti' diyor. Ama 'Bursa ne kenti?' diye tartışma yapan hiç kimse yok. Bursa Ovası 70 milyonu besleyecek kapasitededir. Ama insanlarımız aç yatıyor. Ovadan su çalan firmalar var. Boyahaneler de çevre adına bir felaket teşkil ediyor. Bu çevre tahribatını yaratan insanların vicdanı nasıl el veriyor, nasıl uyuyabiliyorlar. Bursa'da inanılmaz bir çevre tahribatı yaşanıyor.

Tofaş ve Renault Bursa'dan taşınmalı
Eski Bursa korunmalı. Onun dışında yeni bir Bursa kurulursa da bu çağdaş anlamda olmalı. Bakıyorum, TOKİ evleri inanılmaz derecede kent kirliliği, konut kirliliği yaratıyor. Böyle mimari olmaz. Her projede insanı düşünmek lazım. Bursa'daki yapılaşmaya son verilmeli. Özellikle sanayi kuruluşlarının, örneğin Tofaş ve Renault'nun Bursa'dan elini çekmesi lazım. Başka yerlere, Bilecik veya Eskişehir'e taşınabilirler.
Uludağ ön plana çıkarılmalı. Dağın tepesindeki oteller tasfiye edilmeli. Sadece Dağ'ın eteklerine günübirlik konaklama tesisleri kurulabilir. Uludağ, gelecek 30-40 yılı kapsayan bir plan-program ile kendine getirilmeli. Dünyanın hiçbir yerinde dağın tepesinde otel olmaz. Sadece dağın eteklerinde günübirlik konaklamalar olur, bunlar kış bittikten sonra taşınır, bölge yaz turizmine açılır. Yani Uludağ, dört mevsim kullanılan bir alan olmalı. Özellikle bölgedeki büyük otellerin gitmesi lazım. Buna devlet öncülük etmeli.

'Meydan' binanın tepesinde mi?
Kent içinde de raylı sistemlere ağırlık verilmeli. Emirsultan'dan başlayıp Çekirge'ye kadar uzanacak bir tramvay, aynı zamanda turizm hattı oluşturulmalı. Cami ve külliyelerin etrafındaki binalar kaldırılmalı. Kent Meydanı ile ilgili endişelerimiz de var. Öncelikle bu ismin değişmesi lazım, mesela 'Kent Avlusu' olabilir. Oraya bu isim yakışır. Meydan o binanın tepesinde mi diye düşünüyoruz. Böyle gülünç bir durum var.
Orhangazi'deki büyük tehlike
Öte yandan Orhangazi bölgesinde Kal-Sit fabrikaları ve taş ocakları var. Bölgede büyük bir çevre felaketi yaşanıyor, yoğun bir hava kirliliği var. Orhangazi halkı sıkıntılı, köylüler taş ocakları gürültüsünden uyuyamıyor, güzelim dağlar tahrip edilmiş durumda. Gedelek köylüleri rahatsız ve tedirginlik yaşıyor. Bölgede yeni taş ocakları açılması gündemde, turşularıyla dünyaya ün salan Gedelek'in geleceği büyük tehlikede. Gedelek turşularının dünyada tanınmasına neden olan, bölgedeki doğal kireçli su kaynaklarıdır. Taş ocakları yüzünden su kaynakları kaçacak, bölge aynı zamanda ihracat yapan ekonomiye de katkı sağlıyor.

Maden Yasası değişmeli
Maden Yasası mutlaka değişmeli. Yoksa doğada büyük bir çevre felaketi yaşanacak. Çimento yatırımları gerçekten Bursa ve Türkiye'nin belalısı oldu. Taş ocakları da Türkiye'nin en büyük sorunlarından birisi. Bu sorunların önüne geçebilmek için öncelikle Maden Yasası'nın değişmesi lazım. Çünkü bu yasa, taş ve kum ocakları ile mermeri maden kabul ediyor. Bunların maden kapsamından çıkartılması lazım. Bu tür faaliyetler ÇED Yasası kapsamında değerlendirilmeli. Bir de taş çıkartılacak bölgenin haritası ortaya konulmalı. Bir tarım ve turizm kentinde taş ocağı, zaten en baştan kabul edilemez bir olaydır. Dağdaki ekolojik sistemi ve orada yaşayan hayvanları düşünmemiz lazım. Doğa ile ilişkilerimiz barış içinde olmalı. Biz dağlara, orada yaşayan hayvanlara darbe vurursak sonuç bizim açımızdan iyi olmaz.
Denizlerimize de inanılmaz derecede kirlilik akıtıyoruz. Artık utanmalıyız. Göllerimiz, denizlerimiz tertemiz olmalı. Doğal zenginliklerimizi kirleten insanlar ortalıkta dolaşmasın. Camiye de gitmesinler. Hangi yüzle 'Allahım beni cennetine al' diyebiliyorlar. Sen dünyayı cehenneme çevir, ondan sonra 'Allahım beni cennetine al', yok böyle bir şey.

Çevre yolunda kalkınmadan yanayız
Şu anda Güney Marmara'da; Yenişehir-Burcun, Karacabey-Şahinköy, Bilecik, Çanakkale-Biga ve Bandırma'da kurulması planlanan yerli ve yabancı sermayeli çimento fabrikası yatırımları var. Avrupa, küresel ısınmadan dolayı iklim değişikliğine neden olduğu için karbondioksit emisyonları ile ilgili çok ciddi önlemler alıyor. Avrupa'da çimento üretimi için yeni tesis kurulmuyor, olanları da karbondioksit emisyon vergisi alarak bu işten caydırmaya çalışıyorlar. Kimse kusura bakmasın ama Türk insanı biraz kandırılmaya müsait. Düşünebiliyor musunuz, Burcun Köyü'nde ÇED Raporu alınmamış, ortada hiçbir şey yok, ilgili firma, işe başvuru formu dağıtıyor, 'isteyenleri işe alacağız' diyor. Bu kadar da olmaz. Başka dikkat çeken bir konu da şu: Türk zeytini dünyada İspanya zeytininden sonra ikinci sırada gelir. Güney Marmara'da çimento fabrikası kurmak isteyenlerden birisi de İspanyollar. 2010'da da zeytinde kota olacak. Yani zeytin ağacı dikemeyeceksiniz. Tarım politikanızı siz değil başkaları belirliyor, birtakım standartlar getirmeye çalışıyorlar. Kopenhag'ın kriterleri varsa Bursa'nın da kriterleri var. Bu kriterleri de biz belirleriz. En başta doğal ve kültürel çevre ile insana saygı gelir. GÜMÇED sanayiye karşı değil. Biz çevre yolunda kalkınma anlayışından yanayız. Son söz olarak da 'gerçekler at gözlüğüyle değil atın gözünden bakıldığında anlaşılır, solucanları, kelebekleri, kirpileri, sincapları, kuşları düşündüğümüz zaman insanız' diyorum.

27.Mart.2015.Cuma / Ezgi Başaran - Devletlüye hakaret ettiğiniz gerekçesiyle hapsinize...

Ülkemizin önde gelen araştırmacı gazetecilerinden, Radikal Gazetesi yazarı Ezgi Başaran 27.Mart.2015.Cuma günkü yazısında kurumumuzdan bahsetti:
...Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevreyi Koruma Derneği’nin (GÜMÇED) Kazdağları’nda siyanürle altın aranmasını protesto etmek üzere düzenlediği yürüyüşe katılan 8 kişiye dava açıldı. Niye? Erdoğan’a hakaret içeren sloganlar attıkları için...

22.Mart.2015 / Kazdağları' nın Geleceği Masaya Yatırıldı...

Balıkesir'in Edremit ilçesinde Dünya Su Günü ve Kazdağları’nın geleceği masaya yatırıldı.
Edremit Belediyesi, GÜMÇED Edremit Körfez Şubesi ile Kaz Dağı ve Madra Dağı Belediyeler Birliği’nin katkılarıyla düzenlenen "Dünya Su Günü ve Kazdağları’nın Geleceği" başlıklı panel yoğun ilgi gördü. Edremit’in Mehmetalan Mahallesi’nde yapılan panele konuşmacı olarak Prof. Dr. İlyas Yılmazer, Avukat Yakup Okumuşoğlu (ÇEHAV), Baran Bozoğlu (Çevre Mühendisleri Odası Eski Başkanı), Avukat Zehra Tuna (GÜMÇED Edremit Şb., ÇEHAV) katıldılar. Panele dinleyici olarak ise Edremit Belediye Başkanı Kamil Saka Katıldı.

Edremit Belediye Başkanı Kamil Saka “Mutlaka insanoğlunun enerjiye ihtiyacı var. Mutlaka insanoğlunun kullanabileceği suya ihtiyacı vardır. Biz ’Su akar, Türk bakar’ dedirtmemeliyiz. Ama bunların hepsinin de nasıl yapılacağını, nasıl suya yön verilecek ise bunun ne şekilde verileceğini en iyi biz biliriz. Çünkü yüz yıllardır o suyla beraber biz yaşıyoruz. Binlerce yıldır o suyun için biz içiyoruz, o sudan biz tat alıyoruz. Biz keyif alıyoruz. Zararı varsa biz o zararı çekiyoruz. Onun için bize sorulmadan yapılacak olan her türlü iş ve eylemin dimdik karşısında duracağız” dedi.

19 Şubat 2015 Perşembe

14.Şubat.2015.Cumartesi / Gümçed' den Eğitime Tam Destek...

Eğitim- Sen Ayvalık Temsilciliği, Pir Sultan Abdal Derneği ve Ayvalık Birleşik Haziran Hareketi öncülüğünde düzenlenen boykota CHP İlçe Başkanı Ahmet Toker, CHP Balıkesir Milletvekili aday adayları Neşe Zengin İğdır, Filiz Karayelli ve Ziya Eryavuz, Emek Partisi İlçe Başkanı Ömer Aslan, ADD, ÇYDD, GÜMÇED, Ayvalık Çevre Koruma ve Güzelleştirme Derneği ile çok sayıda vatandaş destek verdi. Protestoda vatandaşlar, ‘Laik Bilimsel eğitim için ayaktayız, Hani dinde zorlama yoktu?, okullar mescit olmasın’ yazılı dövizler taşıdı.

14.Şubat.2015.Cumartesi / Bandırma Gümçed' den "El Ele İnsan Zinciri"ne tam destek...

1/100000 Sanayi planı çerçevesinde Erdek Körfezinde yapılması düşünülen sanayi yatırımlarının çevreye yapacağı yıkıcı etkiyi kamuoyunun gündemine getirme ve bilgilendirme çabaları sürüyor. Bandırma'da BDDİ 'nin başlattığı bilgilendirme toplantıları ,Bandırma Kent Konseyi ve Erdek Çevre platformunun gerçekleştirdiği forumlardan sonra Erdek Körfezi Dayanışma Platformu öncülüğünde Eğitim-Sen Bandırma Şube Başkanı Mustafa Kocataş'ın oluşturduğu Bandırma Çevre Bileşenleri ,BANDAK ,ve Bandırma Gümçed 'in destek verdiği  "el ele insan zinciri " eylemi Erdek'te gerçekleştirildi. 
Yoğun katılımın gerçekleştiği eylemden önce Erdek Belediyesinde gerçekleştirilen basın toplantısında konuşan Belediye Başkanı Hüseyin Sarı Erdek Körfezini vahşi sanayileşmeye kurban etmeyeceklerini çevrenin katledilmesi adına  rant paylaşımına  karşı olduklarını Karadeniz’den Akdeniz’e kadar çok geniş bir deniz havzasının tek üreme platosu olan Marmara Denizi’nin mutlaka korunması gerektiğini  başta gelişmelerden en çok zararı görecek olan zeytin üreticileri olmak üzere diğer üretici ve turizmcileri burada görememekten  üzüntü duyduğunu ifade etti.
Bandırma BANDAK çevre derneğinin rehberliğinde  Düzler mevkiinde başlatılan yürüyüşe Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'da katılımda bulunurken Bandırma Belediye Başkanı Dursun Mirza'da eylemcilerle el ele sevgi zincirine katıldı. Bandırma'dan gelen çevrecilerle Erdek  Ali Haydar Sarı sahil meydanında buluşan çevreci duyarlı vatandaşlar 14 Şubat Sevgililer Günü’nün anlamını da  kapsayan   sevgi ,dostluk ve dayanışma zinciri çerçevesinde el ele tutuşarak sahil bandında toplu yürüyüş gerçekleştirdi.
Bandırma Çevre Yürütme Kurulu ve Erdek Körfezi Dayanışma Platformunun yanı sıra çok sayıda  çevreye duyarlı  sol siyasi kimliğin katılımda bulunup destek verdiği eylem şenlik havasında geçerken   Platform Başkanı Kadir Dadak  yaptığı konuşmada sanayicileri yeşilçam filmlerindeki kötü adama çevreyi de fakir ama güzel kıza benzeterek kötülerin asla kazanamayacağını buna izin vermeyeceklerini belirtti. Bandırma ,Edincik ,Erdek ve Kapıdağı’nın geleceğine sahip çıkılmasına dair diğer  konuşmalardan sonra ,oyunlar ve şiirler ve sloganlar eşliğinde coşkulu bir yürüyüş gerçekleştirilirken katılımcılara Erdek Platformunca günün anısı adına  renkli şemsiyeler  dağıtıldı.
Eylem oluşturulan el elel insan zinciriyle yapılan yürüyüşten sonra olaysız dağıldı.

Gazeteci-Yazar Engin Yavuz; Gümçed Edremit Şubesi' ni değerlendirdi...

Böyle olduğu da biline biline, Yine de doldurmaya çalışmak, Umursamazlar için beyhude bir Gayretkeşlikmiş gibi görülebilir. Kimilerine de “şeytan taşlamak” Gibi nafile bir şey de gelebilir… İşte yaygın söylemle “çevrecilik” Denilen şey de, insan soyunun Öncesiz ve sonrasız var olma Kaynağı olan“Doğal ve kültürel çevre”mizi hep koruma adına Davranmak, uğraş vermek de, Bu konuya verilebilecek, En isabetli örnektir. Bu alanda ne yapılırsa da, Sonuçları her zaman kolayca Alınıp, görülebilinir değil elbet. İlahi sevaplar peşinde koşup, Ahirete yatırım yapmak gibi!.. Doğa-çevre için koşanlar da, Modern doğa ve çevre “Dervişler”idir olsa olsa… Güney Marmara diyebilinen Halihazırdaki yaşam alanımızda, Doğal-kültürel çevreyi korumak Amaçlı olarak 22 yıl önce 1993’te Kurulan (Güney Marmara Doğal Ve Kültürel Çevreyi Koruma Derneği) GÜMÇED, özellikle de Edremit Şubesi’nin hem kurucusu Hem de 22 yıl başında bulunan Sayın Mehmet Akif Öznal ile Bu alanda 22 yıldır hayranlık Uyandırıcı, sıra dışı bir çaba ve Emek-özveri sergilemiştir. İflah olmaz “doğal ve kültürel çevre” duyarlılığını, inanılmaz Bir enerjiye dönüştürerek tepeden Tırnağa maddi-manevi bir özveri Yumağı gibi salabilen değerli, Bu alanda da örnek insan, Mehmet Akif Öznal… Bulabildiği en etkili yollardan Hepimizi ve bütün bir toplumu Uyarma ve uyandırma çabası ile Mütemadiyen koşuşturup duran Sayın Öznal, “kurşun eritmeye” çağıran ozan gibi seslenerek “Duyarlı olmak yetmez, müdahale etmeli!” dedi hep. Mesleğiyle rahata erip bunun Keyfini çıkarmak varken, Mücadeleyi seçip müdahale eden Sorumlu aydın kişiliğiyle M. Akif Öznal’ı takdir etmek Elbette vefanın, emeğe saygının Gereğidir. Marifet elbet iltifata Tabidir; ancak durum bunun Çok üstünde ve ötesindedir. GÜMÇED’de Öznal dönemi, Kendi isteğiyle sona ermiştir. Bayrağı, yine bir doğa-çevre Keşişi bilinen Bora Coşkun’a Gönül rahatlığı ile devretmiştir. Buradan Sayın Öznal’a uğurlar; Sayın Bora Coşkun’a başarılar. GÜMÇED’lilere de selamlar…

10.Şubat.2015.Salı / Bandırma' da Gümçed & Tükoder Güçbirliği

Kurulduğu 1990 yılından bu yana Güney Marmara Bölgesi’nin çevresel ve kültürel gelişimine katkı sağlamakla birlikte yaşadığımız çevrenin korunmasına yönelik etkili mücadeleler sergileyen Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevreyi Koruma Derneği (Gümçed), 20 yıldır başta Bursa olmak üzere Çanakkale, Balıkesir, Yalova ve Bilecik il ve ilçelerindeki şubeleriyle çalışmalarını sürdürmekte. Uzun bir süredir  Bandırma ayağı eksik olan derneğin yeniden kurulmasından sonra  yoğun katılımlar gözlenmekte..
Bandırma Tükoder 'in daveti üzerine gerçekleştirilen buluşmada Bandırma Tükoder Başkanı Hasan Çetiner "Gümçed, 20 yıldır çevreye ve kültürüne duyarlı bir sivil toplum örgütü olarak yapmış olduğu mücadelesinde örnek gösterilecek başarılara imza atmakta ve kamuoyunun takdirini kazanmaktadır bu nedenle derneğin yeniden faal olarak hayata geçmesi Bandırma'nın acil ihtiyacı olarak büyük bir boşluğu dolduracaktır Bandırma Tukoder olarak halkın çektiği sıkıntıları gidermek bilinçlendirmek adına ortak hareket etmekten mutluluk duyacağız " dedi. Buluşma da taraflarca Bandırma ile ilgili çevre ve tüketici sorunları  çözümleri ve halkın bilinçlendirilmesine yönelik çabalarda işbirliğine gidilmesi yönünde görüş birliğine varılırken daha  sonra Bandırma Gümçed Kurucu Başkanı Gültekin Mutlu'nun daveti üzerine Bandırma Tüketiciler Dernek Başkanı Hasan Çetiner ve yönetim kurulu üyeleri Bandırma  Gümçed üye formlarını imzalayarak derneğe üyelik başvurusunu gerçekleştirdiler.

4.Şubat.2015.Çarşamba / Gazeteci-Yazar Engin Arıcan, "Erdek Körfezi Dayanışma Platformu" değerlendirdi...

Gazeteci-Yazar Engin Arıcan,BAÇEP-GÜMÇED ve 'Erdek Körfezi Dayanışma Platformu' oluşumunu değerlendirdi.
1/100 binlik çevre düzen planının Çevre ve Şehirdcilik Bakanlığı tarafından kabulü ve itiraz sürecinin de  resmi olarak tamamlanması  sonrasında, daha önce de dikkat çektiğimiz gibi, Bandırma ve Erdek de planla ilgili çevrecilik eksenli  kıpırdanışlar yaşanmaya başladı.
Bandırma Çevre Platformu (BAÇEP)-GÜMÇED açısından ise farklı bir durum var. Çünkü, BAÇEP ve GÜMÇED  planla ilgili ilk günden bugüne konuyu takip etti ve tepkilerini, uyarılarını gücü oranında  kamuoyuna taşıdı.

Bu yazımızda özellikle son günlerde  Ocaklar-Erdek merkezli gelişen ‘Erdek Körfezi Dayanışma Platformu’ konusuna ve Platformun yayınladığı 3 sayfalık arkalı önlü bilgilendirme notlarına sırasıyla, madde madde değineceğiz.
1.si,coğrafi ve fiziki olarak Bandırma’yı Kapıdağ ve Erdek’ten keza Kapıdağ ile Erdek’i de Bandırma’dan  soyutlayabilmek , ayrı düşünebilmek mümkün değil. Tam, tersi, Bandırma’nın sosyo ekonomik açıdan gittikçe gelişen kent kimliği, artan nüfusu ve ticareti Kapıdağ özelinde özellikle Erdek’i adeta Bandırma’nın bir mahallesi konumuna taşımakta; Kapıdağ’daki yerleşim yerleri ve Erdek, Bandırma’nın bir banliyösü gibi kent ile gün geçtikçe çok yönlü hızla içselleşmektedir.
Bu, kentsel entegrasyon kişilerin yada yerel yöneticiler ile siyasetçilerin  öznel niyetlerinden bağımsız nesnel bir durumdur. O nedenle, geçmiş yıllarda, yerel yöneticiler ve siyasetçilerden kaynaklanan ilçeler arası rekabetçi anlayışların, gerilimlerin, çatışmacı anlayışların hiçbir hükmü ve nesnel temeli bulunmamaktadır.
2.si, bölgede yaşanan Bandırma merkezli entegrasyonda dikkat edilmesi gereken, her yerleşim yerinin coğrafi özelliklerinin ve zenginliklerinin gözetilip, her yerleşim alanının toplumsal ve ekonomik gelişme dinamiklerinin, tarihsel ve kültürel mirasının da  hesaba katılmasıdır.
Bandırma merkezli bölgesel entegrasyon Erdek özelinde Kapıdağı olumsuz etkilememeli ve Kapıdağ’ daki yaşamı gözetmeli; Kapıdağ sahip olduğu doğal güzellikler, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle ülke, bölge ve kent ekonomisine, sosyal yaşamına kendi rengini ve zenginliğini yansıtabilmelidir.
3.sü, Güney Marmara’nın merkez odağında bulunan Bandırma ile çevresel etkileşim içersinde bulunduğu ve hızla  entegre olduğu Erdek özelinde Kapıdağ da, çevresel faktörler ve sorunlar farklıdır.
 Örneğin; Bandırma bir sanayi ve ticaret kenti olarak, kentsel kimliğini hızla olgunlaştırır ve bunun sorunlarını yaşarken, Erdek yerleşkesinin yüzü özellikle deniz turizmine ve tarıma dönüktür.
Ki, bu bile kendi içinde farklı ve çok yönlü sorunlar taşımaktadır. Çünkü, Erdek, bugün, turizmi denizle sınırlı kılmanın, Kapıdağ  gerçeğini yıllardır algılayamamanın, sahip olduğu tarihsel ve kültürel zenginliği fark edememenin sıkıntılarını yaşamaktadır.
4.sü, BAÇEP ve GÜMÇED, geçmiş yıllarda, bu amaçla, Kapıdağ’ın Milli Park Alanı ilan edilmesi; yerleşkelerin katı atık sorunu ve özellikle  Erdek’te atık su tesisinin acilen yapılması; tarihsel ve kültürel mirasa sahip çıkılması yönünde bir dizi girişimde bulunduğu gibi Kapıdağın Yaban Hayatı Geliştirme Sahası olarak yasal statüsünün  ısrarla gözetilmesini de kamuoyunda ve bulunduğu her ortamda savundu. Katı atık tesisi, Bandırma merkezli Katı Atık Birliği’nin kurulması nedeniyle tali bir talep haline gelirken, proje konusunda Bandırma Belediyesi’nin ilgisizliği, şevksizlik ve takipsizliği  projeyi dumura uğrattı.
BAÇEP ve GÜMÇED; iki temel konuda ısrarcı oldu: Erdek Belediyesi, acilen atık su tesislerini(kimyasal-biyolojik) yapmalı…Kapıdağ Yaban Hayatını Koruma Sahası acilen gereği gibi korunmalı…Ne yazık ki, her iki konuda da gereken mesafe kadedilemedi.  Yıllardır Erdek, adeta kendi pisliğinde kulaç atmaktadır. Kapıdağ da yaban hayatın korunması açısından ise, tam bir aymazlık söz konusudur.
5.si,Kapıdağ ve Erdek, 1/100 binlik çevre düzen planı ile tanışmadan Erdek ve Kapıdağın Turizm Bölgesi kapsamına alınması ve Çevre Planı ile tanıştı.Kapıdağ özelinde  Erdek’te ne Turizm Bölgesi ne de çevre planı konusunda ciddi en küçük bir kıpırtı, sürece müdahale çabası kamuoyunun gündemine gelmedi. İl Genel Meclisi’nde planın ayrıntıları şekillendirilirken, İGM üyeleri ve siyasi partiler adeta süreci izlemekle yetindi. Plan, ne yerel yönetimler ne de kamuoyu nezdinde hemen hiçbir platformda konuşulup, ciddi  ve bilimsel açıdan tartışılmadı. Erdek ya da Kapıdağ’ın Turizm Bölgesi kapsamına alınmış olmasının ne anlam ifade ettiği aynı şekilde  yerel yönetimler ve kamuoyunda sorgulanmadı. Bu sürece, Erdek Turizm Yüksek Okulunun akademik katkısı bile bir iki toplantı dışında gerçekleştirilemedi.
Kapıdağın, çevre planı kapsamında parsellenmesi sadece izlendi. Bilenler ise rant kaygılarıyla sesini çıkartmadı ya da rantın bir şekilde ortağı oldu. Denizi ve kıyıları 45 günlük yaz turizmi için hoyratça kullanan, kıyıları ölçüsüzce imara açıp rant peşinde koşanlar; ne deniz florasıyla ne  Kapıdağ  florasıyla ne de doğal yaşamıyla ilgilendi. Doğal yaşam rant uğruna bilinçsizce daraltılıp, budanıp, yağmalanırken tarihi ve kültürel zenginliklerin korunması çabası da cılız kaldı. Bir  Kirazlı Manastırı bile gerekli ilgiyi göremedi. Zeytinli Ada kazılarının ve Adanın, Türkiye’nin ilk Arkeolojik Park Alanı olmasının önemi kavranamadı. Hadrianus kazı çalışmalarının sezonluk bir çalışmaya indirgenmesine yıllarca göz yumuldu. Örneğin, Erdek ve çevresindeki yerleşkelerde uygulanan 18 İmar uygulamasında ihale sürecinden başlayarak yaşanan rezillik, rant paylaşımları ısrarla hasır altı edildi, gizlendi ve utanmazca sürdürüldü.
6.sı, Kapıdağ ve Erdek nezdinde yaşanan tüm bu olumsuzlukların rezillik boyutuna taşınmasının kuşkusuz nedenleri çok. BAÇEP ve GÜMÇED’e göre,bunun en önemli nedenlerinin başında Kapıdağ ve Erdek özelinde toplumsal yapı ve entelektüel yaşam ve demokrasi sorunu gelmektedir. Sosyo-ekonomik ve kültürel, vb,  gelişkinlikler  açısından Bandırma nasıl ki, Güney Marmara’nın odağını teşkil ediyorsa, Kapıdağ için de gelişkinlik kriterlerine göre Erdek önceliklidir. Büyükşehir yasası kapsamında Kapıdağ’daki tüm yerleşkelerin Erdek’e bağlanması bunun somut göstergesidir.
Ancak, Erdek’te dün olduğu gibi bugünde bütüncül bir anlayış söz konusu değildir. İdari ve siyasi yöneticiler,Kapıdağ bütününü  tarihsel bütünlüğü ve devamlılığı içinde bilim ve aklı rehber kılarak, nasıl bir zenginliğin üzerinde yaşadıklarını ve bunun nasıl ve hangi yöntemlerle  korunarak, geleceğe taşınacağı konusunda  ciddi bir düşünsel fukaralık içindedir. Kapıdağın ve Erdek’in zengin entelektüel birikimi özellikle idari ve siyasi yerel yöneticiler tarafından yok kabul edilmiş, örselenmiş, dışlanmış, önemsizleştirilmiştir.
Örneğin, Reşit Mazhar Ertüzün gibi entelektüel değerlerinin gerçek anlamda hiçbir zaman  önemini anlayamamış, kavrayamamış ya da bir şekilde yaşamlarında bu ve benzer isimleri tırpanlamış Kapıdağ ve Erdek, bir anlamda, bu oligarşik yapı nedeniyle Kapıdağın entelektüel ruhunu çalmış, yok etmiştir.
7.si,yukarıda ifade ettiğimiz bu oligarşik yapı nedeniyle, Kapıdağ ve  Erdek özelinde şekillenmiş  bu çarpık  ve kadük siyasi ve sosyal yaşamın, her türlü siyasi ve kişisel kaygıdan uzak, kişisel ya da mevkisel rant hesaplarının, kısır çekişmelerin dışında gelişmesi bir kentsel ve bölgesel demokrasi sorunudur. Kapıdağ ve Erdek’in çevresel sorunları başta olmak üzere yaşadığı çok yönlü sorunları aşmasının temel yolu, demokrasinin tüm yönleriyle gelişmesi, güçlendirilmesinden geçmektedir. Toplumun kendi yaşadığı coğrafyaya, kente sahip çıkması, koruması, mevcudu geleceğe taşıyabilmesi, yurttaşlık bilinciyle toplumsal yaşamda etkin rol alabilmesi ancak demokrasiyle mümkündür. Bu niteliğiyle, Kapıdağ ve Erdek’te çevre ve toplum  aktivistleri sadece doğal, tarihsel ve kültürel yaşama sahip çıkmayı, gözetmeyi ve geleceğe taşıma misyonunu demokrasi sorunuyla ilişkilendirebildikleri sürece somut adımlar atabilirler.
BAÇEP, bunun somut ifadesinin Kapıdağ genelinde tüm ilişkilerin demokratikleşmesinden, tüm sorunların demokratik bir anlayışla ve zeminde çözümlenmesinden geçtiğine inanmaktadır.  Bunun da somut yolu; Kapıdağ ve Erdek özelinde başta yerel yönetim olmak üzere mahalle muhtarlıklarının, meslek odaları ve derneklerinin,kooperatiflerin yani Kent Konseyi bileşenlerinin demokratik bir anlayış ve işleve sahip olması ve güçlendirilmeleriyle mümkündür. Kapıdağ ve Erdek, ekonomik ve sosyal yaşamın demokratik bir anlayışla örgütlendirilmesi konusunda zayıf ve cılızdır.
8.si, Kapıdağ geneli ve Erdek nezdinde bugüne kadar tarihsel bağlamda yapılmış entelektüel çalışmalar genel olarak rahmetli Reşit mazhar Ertüzün ile Zeytinliada ve Hadrianus kazı çalışmalarını yürüten hocaların akademik çalışmalarıyla sınırlıdır.Bu çalışmalar da antik dönem ve özellikle Roma-Bizans dönemi üzerinde yoğunlaşmış olan çalışmalardır.  Bizans sonrası  özellikle Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi üzerine yapılmış bilimsel ve edebi çalışmaların sınırlılığı ortadadır. Tarihsel ve kültürel akademik ya da edebi çalışmaların yanı sıra Kapıdağ ile ilgili ekonomik, sosyolojik, demografik, doğal yaşam, bitki örtüsü, vb. konularda da yapılmış akademik ve edebi çalışmalar oldukça sınırlı.Mevcut akademik ve edebi çalışmaların derlenmesi, Cumhuriyet öncesi ve sonrasına yönelik akademik ve edebi çalışmaların teşvik edilip, desteklenmesi; Kapıdağ ile ilgili arşiv ve envanter çalışmalarının gerçekleştirilmesi başta Erdek Belediyesi öncülüğünde gerçekleştirilmesi gerekli çalışmalardır. Kent belleği oluşturulmalı, Kent Doğa, Tarih ve Kültür Müzesi yaratılmalıdır.
9.su, öncelikle Erdek kentsel kimliğini olgunlaştırmalı ve kentsel tercihini akli ve bilimsel açıdan somut olarak ortaya koyabilmelidir. Erdek bir tarih, kültür, kongre, inanç, deniz, dağcılık turizm ve tarım kenti olarak  doğal yapısını ve yaşamını koruyarak gelişecek ise bunun gerekliliklerini ilgili kurumlarla alt yapısını oluşturmalı; yönünü tayin ederek önceliklerine göre gerekli adımları atmalı ve bunu Kapıdağ ve Erdek halkına rağmen değil, halkla paylaşarak ve içselleşerek yapmalıdır. Ben yaptım-oldu anlayışı  yanı sıra Erdek’in yıllardır baş belası olan, siyaseten ya da kişisel makam-mevki hırsı, çıkarı için  adam kayırmacılık dönemi son bulmalıdır.
10.su,Bandırma ve Kapıdağ geneli yanında Erdek özelinde yaşanan ekolojik  sorunlar ilişkili olmakla birlikte türdeş değildir. Öncelikle her yerleşkenin kentsel kimlikleri ve tercihleri farklıdır.
BAÇEP,bu nedenle, ‘Erdek Körfezi Dayanışma Platformu’nun oluşumunu ve faaliyetlerini olumlamakla birlikte, oluşumun sanayi karşıtı bir anlayışla varlığını ve duruşunu, Bandırma’ya dayatmaya çalışmasını rasyonel görmemekte, bu anlayış ve duruşun,Bandırma ve bölgesel gerçekliğin kavranmasında, anlaşılmasında farklı sorunlara yol açacağına dikkat çekmektedir.
Kapıdağ ve Erdek’in sanayiye ve özellikle ağır sanayi yatırımlarına kapalı bir alan olması BAÇEP’in de anlayış ve faaliyet bazında önceliğidir. Tarıma ve balıkçılığa dayalı küçük ve orta işletmelerin gerekli koruyucu önlemler titizlikle ve katı biçimde alınarak teşviki sağlanabilir. Kooperatifçilik geliştirilebilinir.
BAÇEP; bölge özelliklerinin ve gerçekliğinin gözetilerek, Bandırma ve Erdek Çevre Platformlarının oluşumlarının doğallığına ve nesnelliğine vurgu yaparak, her iki demokratik oluşumun da doğa ve insan sağlığını gözetme noktasında paydaş olduklarını kabul eder. Her çevreci oluşum, kendi etkinlik alanında, kendi gerçekliğine uygun olarak, kendi dinamiklerine uygun hareket edecek, ilişkilerini karşılıklı saygı ve demokratik diyalog içersinde siyaset üstü bir anlayışla sürdürecektir.
O nedenle BAÇEP, bu anlayışla, ‘Erdek Körfezi Dayanışma Platformu’nu oluşturan çevre aktivistlerini ve kurumları içtenlikle selamlar, çalışmalarında başarılar diler, hepsini sevgiyle kucaklar.
11.si, BAÇEP ile ‘Erdek Körfezi Dayanışma Platformu’nun temel ayraçlarından birisi Erdek’te oluşumun ana ekseninin 1/ 100 binlik çevre planı ve özellikle Erdek Körfezinde yaratacağı(deniz ve hava kirliliği gibi) olumsuz sonuçlara yöneliktir.
Öncelikle belirtelim ki, BAÇEP ve GÜMÇED’in  dışında 1/100 binlik planın hazırlanış süreci, aşamaları konusunda bugüne kadar Erdek ve Bandırma Belediyeleri dahil olmak üzere, yerel iktidar partileri, temsilcileri  bu süreci suskunlukla hatta yaşananları Meclislerinden ve halktan gizleyerek  bugüne gelindi.
Erdek Körfezi’ne dönük ilk sanayileşme adımına da  Edincik altında EnerjiSA Doğalgaz enerji santrali inşaa aşaması dahil olmak üzere ilk kez BAÇEP ve GÜMÇED, çevresel endişelerini ortaya koyarak kamuoyuyla paylaştı. Erdek dahil, kimseden ‘tık’ çıkmadı.!BAÇEP ve GÜMÇED de, termik santral konusu daha yakıcı bsir sorun olduğu için refleksini pasif kıldı.
Keza, Şirinçavuş köyü mevkiinde termik santral konusunda da BAÇEP ve GÜMÇED, paydaşlarıyla birlikte ilk tepkileri ören oldu ve yatırım kararı  gelişen tepkilerle durduruldu.
Edincik altında Belkız mevkiine Ro-Ro taşımacılığı için liman yapımına da ilk tepkiyi ÇED toplantısında BAÇEP ve GÜMÇED verdi.
BAÇEP’in bu bölgesel ve kentsel çevresel faaliyetleri sanayi karşıtlığı üzerinde şekillenmedi. BAÇEP; 1/100 binlik çevre düzen planının ihale edilmesinden hazırlanışına ve onayına kadar bir çok eksiklik ve yanlışlığa dikkat çekti. Ancak, BAÇEP; planlamaya karşı çıkmadığı gibi bu konuda devlet ve siyasal iktidarların geç bile kaldığına, 1/100 binlik çevre düzen planının tamamlanması sonrası 1/25 binlik ve diğer ölçekli planların hazırlanması gerektiğine dikkat çekti.  Çünkü, BAÇEP, ekonomik ve sosyal gelişmenin, kentleşmenin plansız gerçekleşmesi tarafı olmadığı gibi tüm bu çalışmaların doğa ve insan unsurunun olayın merkezine konularak gerçekleştirilmesinin tarafıdır.
12.si, BAÇEP ve GÜMÇED, 1/100 binlik çevre düzen planıyla ilgili gelişmeleri ve yaşananları, salt Ak Parti iktidarı ile ilgili görme yanlışına düşerek, olayı bu eksende değerlendirme kolaycılığına düşerek, çevre konusunu oy devşirme aracı olarak görenlerin,halkı aldattıklarına dikkat çekiyor. Çünkü, küresel ekonomik yapılanma kapsamında kapitalizmin sanayileşme yönünde yeniden reorganize edilmesinin bugünün konusu ve sorunu olmadığının bilinciyle, ülke coğrafyasının bu amaçla yatırımlar için planlanmasının Ak Parti iktidarı ile başlamadığını görüyor.
Sanayileşmede, vahşi kapitalizmin gemlenmesi, kapitalizmin ekonomik gelişmesinde sosyal yön yanı sıra doğa ve insan unsurunun ve sağlığının gözetilmesini temel sorun olarak öne çıkarırken; küresel sermayenin ve emperyalizmin, gelişmekte olan ülkelerin sanayileşmelerini engelleme yönünde başta çevreciliği felsefi ve ideolojik bir argüman olarak kullanma yeltenişine de karşı duran BAÇEP, kapitalist üretim güçlerinin ve ilişkilerinin gelişip, güçlendirilmesini kendi tarihsel ve toplumsal evriminde kaçınılmaz görüyor. Tarihsel ve toplumsal ilerlemenin, yürüyüşün sonucunu ve kaderini yine insanlık belirleyecektir. Kuşkusuz, toplum ve çevre aktivistleri, bu süreci edilgen bir anlayışla ve tutumla, kaderci bir anlayışla izlemeyecek, tarihsel ve toplumsal sorumlulukları doğrultusunda, sahip oldukları felsefi ve ideolojik  anlayışları ne ise, gereğini yerine getireceklerdir.
Burada önemli olan şudur: BAÇEP, bir siyasi oluşum ya da parti değil, siyaset üstü demokratik, gönüllülük temelinde oluşmuş  sivil bir insiyatif çevre ve yurttaşlık hareketidir. Doğaya ve insana yabancı olmayan hiçbir şey, BAÇEP’e de yabancı değildir. Doğaya ve insana ait hiçbir şeyi, farklı amaç ve çıkarlar için maskeleme çabası içersine girmez, bu tür yeltenişleri red eder. Her türlü ütopyaya saygı duyar ama realisttir!
Sevgiyle kalın…

21 Temmuz 2009 Salı

Yetkin & Elif Önürmen'e mutluluklar...

Gümçed Genel Bşk.Sayın Adnan Önürmen'in oğlu Yetkin Önürmen 18.Temmuz.2009.C.tesi günü Elif Önürmen ile dünyaevine girdi.Bizde Gümçed ailesi olarak çevreci Önürmen çiftine ömür boyu mutluluklar dileriz.

9 Temmuz 2009 Perşembe

ÇOCUKLARIMIZ CANLI YAŞAMDAN KOPARTILIYOR


Sanal bebek furyasından sonra sanal oyuncak hayvanların çocuklarımızın büyümesinde ve gerçek dostlarımıza uzak kalmasında büyük bir etken olduğunun altını çizen GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen aileleri çocuklarını gerçek dünyadan koparmamaları konusunda uyardı.

Son günlerde hızla çoğalan oyuncak furyasına bir yenisi de miyavlayan ve hareket eden kediler eklendi. Gerçek bir kediden tamamen farksız olan bu oyuncaklar tüm ülkemizde olduğu gibi Bursa'daki oyuncakçı dükkanlarında ve seyyar satıcılarda boy göstermeye başladı. Özellikle seyyar satıcıların kaldırımlarda sergiledikleri bu oyuncaklar gerçek bir kedinin miyavlaması gibi sesler çıkararak insanların ve de özellikle çocukların ilgisini çekiyor.

Konu hakkında GÜMÇED' e yapılan yoğun şikayetleri dikkate aldıklarını söyleyen GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen kendisinin de bu vahim durumdan sonsuz rahatsızlık duyduğunu ifade etti. Önürmen yaptığı açıklamada " Günümüz dünyasında artık insanlarımızın gerçek hayattan koparılıp tamamiyle sanal bir hale getirilmiştir. İnsanlığın en büyük belası emperyal dünyanın üç ekran teorisi olan televizyon, internet ve cep telefonudur. Toplum olarak birbirimizle yüzyüze görüşmek, konuşmak yerine artık telefon ve internet dünyası diye adlandırdığımız sanal dünyaya inanıyoruz" dedi. Yetişkinlerden sonra sıra çocuklarımıza geldiğini söyleyen GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen "Bir dönem sanal bebek furyası başladığı gibi şimdi de oyuncak kedi, muhabbet kuşu, köpek gibi pilli gerçek olmayan sanal hayvanlar üretilmeye başlandı. Çocuklarımızı gerçek hayvan dostlarımızdan uzak tutarak onlara sanal bir dünya yaratmaya çalışıyorlar. Ebeveynlerimiz bu tuzağa düşmemelidirler. İnsanlarımızı kene gibi, kuş gribi sanal hastalıklarla doğadan uzak tuttukları yetmiyormuş gibi şimdide çocuklarımıza sanal dünyanın nimetlerini sunarak gerçek hayvan dostlarımızdan uzak tutmaya çalışıyorlar. Şunu çok iyi anladık ki sırf para için yapmayacakları şey yokmuş " dedi. Konuyla ilgili olarak en az aileler kadar devletin tüm kademelerindeki yetkililerin duyarlı olması gerektiğini söyleyen GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen " Başta Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız yetkililerinin Çin gibi uzakdoğu ülkelerinden gelen kalite açısından sağlık riski taşıyan ve bizim geleneklerimize aykırı düşen bu tarz mallara izin vermemeleri gerekmektedir. Ayrıca kansorojen madde içerdiğine inandığımız, görüntü ve de gürültü kirliliği yaratan bu tarz tehlikeli oyuncakların insanların yoğun yaşadığı cadde ve sokaklardan kaldırılmasına yönelik yerel yönetimlerimize büyük görevler düşmektedir." dedi.



Çocuklarımızı bu tehlikeden uzak tutmamız gerektiğini sözlerine ekleyen Önürmen ailelerin çocuklarını hayvan ve doğa sevgisini aşılamalarını, onları sık sık hayvanat bahçelerine götürmelerini hatta mümkünse gerçek hayvanlar yetiştirmeleri için teşvik etmelerini söyledi.



İrtibat Tel:



Göksel SAKARYA

GÜMÇED Basın ve İletişim

0533 497 07 19

"Suyun Ticarileştirilmesine Hayır" Toplantıları Doğu Karadeniz Bildirgesi


Bizler "Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu" temsilcileri olarak 26, 27 ve 28 Aralık 2008 tarihlerinde Fındıklı'da, Artvin'de, Ordu'da ve Trabzon'da Derelerin Kardeşliği Platformu, Tarım Orkam-Sen Artvin Şubesi, Eğitim-Sen Artvin Şubesi, BES Artvin İl Temsilciliği, Tüm-Bel-Sen Artvin İl Temsilciliği, Artvin Kent Konseyi, Yeşil Artvin Derneği, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Ordu Şubesi ve Trabzon Halkevi ile İstanbul'da gerçekleştirilecek 5. Dünya Su Forumu'nun beklenen etkilerini, suyun ticarileştirilme süreçlerini, Karadeniz'de ve diğer bölgelerimizde doğaya yapılan müdahaleleri tartışmak için bir araya geldik.

Kapitalizmin 1970'lerin başında içine düştüğü birikim krizini, küreselleşme ideolojisi ve buna koşut olarak biçimlenen neo-liberal politikalarla aşma çabası 1990'larda suyun piyasa konusu olmasına ve su hizmetlerinin özeleştirilmesine kadar varmıştır. Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Doğu Karadeniz Bölgesi'nde de kapitalizmin doğa üzerindeki baskısı sahil yolu, madencilik ve hidroelektrik santral projeleri ile her geçen gün biraz daha fazla hissedilir olmuştur.

l992'de Rio de Jenerio'da yapılan Dünya Su ve Çevre Konferansından sonra küresel piyasa aktörleri tarafından suyun ekonomik bir mal olarak tanımlanması "Sürdürülebilir Kalkınma Stratejileri" başlığıyla meşrulaştırılmaya çalışılmış, kirleten/kullanan öder ilkesi ile parası olana kirletme hakkı tanınmıştır. Kalkınmanın, yani sermaye birikiminin gereklerinin doğa ve toplum koruma stratejileri ile dengede ve eşdeğer kılınabileceği iddiası, atıkların doğal sulara kontrolsüz (arıtmadan) deşarjı, üretimde kullanılan suyun plansız doğal sulardan çekilmesi, sulak alanların kirletilmesi ve kullanılabilir su miktarlarında azalmayla sonuçlanmıştır.

Her yıl 1.8 milyon çocuğun kirli sulardan dolayı hayatını kaybediyor olması, 1 milyardan fazla insanın güvenli içme suyuna erişim olanağının bulunmaması, en iyi senaryolarla 2050 de en kötü senaryolarla 2010 da temiz suya erişimin dünya nüfusunun büyük çoğunluğu için biteceği tahminleri suyu ticari bir mala dönüştürmenin gerekçesi olarak sunulmaktadır. Dünya da kullanılan suyun %5'i uluslararası su tekellerinden ya da şirketlerden alınırken, bu şirketlerin yıllık gelirleri dünya petrol ticaretinin yıllık gelirinin yarısına ulaşmış durumdadır. Diğer taraftan ise küresel su politikaları ile suyun ister özelleştirme yoluyla isterse devlet elinde ticarileştirme yoluyla metalaşması, her insanın temiz içilebilir suya erişim hakkını yok saymaktadır.

Son yüzyıla kadar petrole erişerek (Körfez Savaşı, Irak savaşı) Dünya'da gücü elde tutmaya çalışanların yeni hedefi "Su" dur. Su üzerinde oynanan oyunların sonucunda "ülkeler arası" savaşların yerini "suya erişenler ile suya erişemeyenler arasında" yaşanacak savaşların alacağı beklenen gerçeklerdendir.

Bu süreçte strateji suyun ticarileştirilmesidir. Aktörler ise Dünya Su konseyinin organizasyonunda su şirketleri ve yerel idarelerdir. Yerel ölçekte hedef ise doğal su kaynaklarının kullanım hakkının şirketlere devri, doğa ve canlı yaşam göz ardı edilerek suyun sermayenin emrine verilmesidir.

Böylece 4. Dünya Su Forumunun yapıldığı Meksika örneğinde olduğu gibi Nehirler başka yerlere taşınabilecektir. Cochabamba (Bolivya) örneğinde olduğu gibi suyun kullanım hakkını satın alan şirket; suya para ödeyemediği için susuz kalan ve evlerinin çatılarına kaplar koyarak yağmur suyu biriktiren insanların bu çabalarını silahla önleyebilecektir.

Oysa su; doğaya aittir, tüm canlı ve cansız sistemin gereksinimidir. Dünyanın oluşumundan beri su doğayı korumaktadır. Bizden sonra da döngüsünü, doğadaki varlığını aynı kalitede devam ettirmelidir.

Mart 2009'da İstanbul'da yapılacak 5. Dünya Su Forumu, Dünya Su Konseyinin 5. organizasyonudur. Son birkaç yıldır ülkemizde, kamu kurumlarının desteği ile su hizmetleri imtiyaz hakkı sözleşmeleri, su kullanım hakkı sözleşmeleri gibi uygulamalar ile suyun ticarileştirildiği bir sürece girmiştir.

Son birkaç yıldır;

Tunceli Ili;nin 85 km uzunluğundaki Munzur Vadisi ile çevresi; sekiz adet baraj ve hidroelektrik santral projesi nedeniyle yok olmakla karşı karşıya kalmıştır. Munzur Vadisi ile çevresinin ekolojik dengesini bozan bu girişim Vadi ile çevresindeki insanları göçe zorlayarak yaşam kültürünün temellerini yok etmektedir.
Artvin ilinde Çoruh Vadisi boyunca, vadi üzerinde yer alan onlarca köy ile Yusufeli İlçesi, projelendirilen 35 adet baraj ve hidroelektrik santrali nedeniyle sular altında kalacak tarihi, kültürel ve doğal güzellikleriyle yok olacaktır.
Hasankeyf de, Aliaoni de yapılacak barajlarla tarihi kültürel değerlerimiz sular altında kalma ve yok olma tehdidini yaşamaktadır.
İzmir Bergama da, Kaz dağlarında, Ordu Fatsa da, Artvin de özel şirketler maden arama girişimleri ile doğayı tahrip etmektedirler.
Doğu Karadenizde; Rize Fındıklı'da, Çayeli, Hemşin, Çamlıhemşin, İkizdere, Askaroz, Trabzon'da; İkizdere Çağlayan Deresi, Uzungöl de, Artvin'de Papart'ta, Balcı'da, Maçahel'de, Barhal'da dereler; üzerlerine yapılan, sayıları yüzlerce olan, ancak ürettikleri enerji (yapılan tüm HES enerji üretimi toplamı) Türkiye Enerji açığının %o9'unu ancak üretebilecek Hidroelektrik santrallerle yada barajlarla doğa katliamı yaşamaktadır.
Rize de, Trabzon'da Artvin'de yapılmakta olan HES'ler nedeniyle Ormanlar ve doğa tahrip edilmektedir. Çay, Kivi yetiştiren ve organik arıcılık ile gelir elde edilen yörede gelir kaynakları zarar görmektedir, üretim giderek azalmaktadır.
"Derelerin Kardeşliği Platformu" olarak yöre halkının verdiği mücadele sonunda Çağlayan Deresi (Rize-Fındıklı) I. Derece sit alanı ilan edilmiş ve üzerinde yapılacak HES Projeleri için yürütmeyi durdurma kararı alınmıştır. Yine Artvin Papart Derelerinde, İkizdere ve Hemşin derelerinde yapılacak HES'lerle ilgili yürütmeyi durdurma kararı alınmış, şimdilik bu katliam durdurulmuştur.
Yaşamın en önemli kaynağı suyun üzerinde oynanan Kapitalist oyunlara karşı bizler;

Türkiye'nin enerji gereksinimine çözüm üretiyoruz bahaneleri ile yapılan Munzur da, Çağlayan Deresinde, Uzungöl' de, İkizdere, Çamlıhemşin, Papart'ta doğayı tahrip edecek ve doğal kaynakları özelleştirecek girişimlere geçit vermeyeceğiz.
Ordu Fatsa'da, Artvin de olduğu gibi, çevreye verdiği olumsuz etkileri irdelenmeden veya göz ardı edilerek Maden arama ruhsatı alan şirketlerin, Ormanları tarım alanlarını tahrip etmesine izin vermeyeceğiz.
Hasankeyf, Aliaoni de olduğu gibi tarihi ve kültürel mirasımızı yok edecek olan girişimlerin uygulanmasına ( Baraj yapımına) engel olacağız. Bütün su havzalarının koruma altına alınması ve mevcut havza işgallerine son verilmesi için sonuna kadar çalışacağız.
Yaşamlarını geçimlik tarım yaparak sürdüren küçük çiftçilerin, sulama kanallarına takılan kontör bedelleri altında bir kez daha ezilmesine seyirci kalmayacağız. Akarsuları, gölleri, göletleri şirketlere teslim ederek, sadece parası olan çiftçilerin suya erişimine neden olacak olan su özelleştirmelerine göz yummayacağız.
Görevi halkın sağlıklı suya erişimini sağlamak olan yerel idarelerin görevlerini şirketlere devretmelerine ve suyun ticaretleştirilmesi sonucunda halkın sömürülmesine ve sağlıksız koşullarda yaşamasına izin vermeyeceğiz.
Bu girişimin içinde olan başta DSİ, İSKİ, İBB, Çevre ve Orman Bakanlığı olmak üzere 5. Dünya Su Kongresine ev sahipliği yapacak tüm resmi kurumların ve Dünya Su Konseyinin temsilcileri bilmelidir ki;

Derelerimizi, Göllerimizi, Yer altı sularımızı, Denizlerimizi ve sulak alanlarımızın oluşturduğu Tarihi, Kültürel ve Doğal dokumuzu; "Dünya Su Ailesi" olarak kendini tanımlayanların, Suez, RTW, Viole gibi Su şirketlerinin ve onların Türk ortaklarının yok etmelerine göz yummayacağız.
5. Dünya Su Forumunda "İstanbul Kentsel Su Mutabakatı"ı imzalayacak olan yerel yöneticilerden ve kongrenin hedeflerini hayata geçirecek, Türkiye'de su kaynaklarının ve su hizmetlerinin şirketlere satılmasını sağlayacak çalışmaları yapanlardan hesap soracağız.
Dünya Su Konseyinin ve işbirlikçilerinin Türkiye'de suların ticarileştirilmesi için planladıkları oyunlara ve 5. Dünya Su Formunun hedeflerine karşı birlikte mücadelemizi sürdüreceğiz.



"Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu"

"Derelerin Kardeşliği Platformu"

"Yeşil Artvin Derneği"

"Trabzon Halkevi"

"Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Ordu Şubesi"

Tarım Orkam-Sen Artvin Şubesi,

Eğitim-Sen Artvin Şubesi,

BES Artvin İl Temsilciliği,

Tüm-Bel-Sen Artvin İl Temsilciliği,

Artvin Kent Konseyi,

Fındıklı Derelerini Koruma Platformu

Viçe Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma ve Geliştirme Derneği

DEVLETTEN İZİN ALAN MERMERCİLER, KÖYLÜYÜ GEÇEMEDİ


MERMER OCAKÇILARINA KARŞI KÖYLÜ DİRENİŞİ

DEVLETTEN İZİN ALAN MERMERCİLER KÖYLÜYÜ GEÇEMEDİ

Osmangazi İlçesine bağlı Avdancık Köyünde mermer ocakçılarına karşı direniş gösteren köylülere GÜMÇED destek verdi. Köylüler kendilerinin onayı olmadan Osmangazi Belediyesinden işletme ruhsatı alınmasına tepki göstererek mermer ocağı firması yetkililerini köylerine sokmadı. Jandarmanın tüm ikna çabalarına rağmen köylerinde mermer ocağına izin vermeyeceklerini belirten köylüler gerekçe olarak ormanlarının talan edilmesini ve can güvenliklerinin olmadığını gösterdi.

BURSA / Osmangazi ilçesine bağlı 800 yıllık Avdancık köyünde bir firmanın mermer ocağı tesisi açma izni almasına tepki gösteren köylüler firmanın köye girmesine engel oldu. Söz konusu firmanın kendilerinin bilgisi ve onayı olmadan Osmangazi Belediyesinden işletme ruhsatı almasına tepki gösteren köylüler jandarmanın tüm müdahalesine rağmen geri adım atmayarak direniş gösterdi. Firmanın dozerlerini traktörlerle keserek köye girişini engelleyen köylüler ormanlarının talan edilmesini ve can güvenliklerinin olmayacağını belirtti.

Firmanın Enerji Bakanlığından çalışma izni ve Osmangazi Belediyesinden işletme ruhsatı almasına tepki gösteren köylüler; kendilerine danışılmadan, onaylarının alınmadan bakkal ruhsatı verir gibi mermer ocağı tesisine onay verilmesinin hiçbir demokratik hak ile bağdaşmayacağını belirttiler. Söz konusu firmanın geceleri geç vakitlerde gelip çalıştıklarını ve hiçbir güvenlik önlemi almadan faaliyetlerini gerçekleştirdiklerini belirten köylüler, buna örnek olarak firmanın önceki günlerde kırdıkları büyük bir kayanın kontrolsüzce yola doğru kaydığını belirterek can güvenliklerinin hiçe sayıldığını söylediler.

GÜMÇED yargıya başvurdu

Avdancık köylülerinin eylemine destek veren GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen, köylünün hiçe sayıldığını belirterek “ Hani köylümüz milletin efendisiydi!. Burada bakıyorum ki mermerciler efendi olmuş. Köylünün hiçbir görüşü alınmadan verilen bu izinler ve ruhsatlar bunu gösteriyor” diyerek tepkisini dile getirdi. Söz konusu mermer ocağı ile ilgili GÜMÇED olarak yaklaşık bir ay önce Bursa İdare Mahkemesine Enerji Bakanlığı ve Osmangazi Belediyesi aleyhine yürürlüğü durdurma davası açtıklarını belirten GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen söz konusu dava dilekçelerinde Avdancık köyünün tarihsel açıdan önemine dikkat çektiklerini belirtti. Avdancık Köyünün 800 yıllık bir geçmişi bulunduğunu belirten Önürmen, köyün sınırları içerisinde Bizans surları bulunduğunu ayrıca Ballıkaya ve Çadırlıin gibi önemli mağaralarının olduğunu belirtti. Anayasa Mahkemesinin Maden yasasının 7. maddesinin 1. fıkrasını iptal ettiğini dava dosyalarında yer verdiklerini belirten GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen, buna göre taş ocağı, kum ocağı, mermer ocağı gibi faaliyetler ÇED raporu almadan, köylünün onayı alınmadan yapılamayacağı hükmünün içerdiği söyledi. GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen, jandarma yetkilileriyle yaptığı görüşmede Avdancık köyü mermer ocağının yargıda olduğunu ve GÜMÇED olarak Bursa İl Özel İdaresi yetkilileriyle görüşme halinde olduklarını belirterek firmanın faaliyetinin durdurulması gerektiğini belirtti.

GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen’in devreye girmesiyle Jandarma

söz konusu firmanın faaliyetini geçici olarak durdurdu. Bu karara sevinen köylüler olay çıkarmadan dağıldı.

KÖYLERDEN TAŞ VE MERMER OCAKLARINA KARŞI TEPKİLER GİDEREK BÜYÜYOR

Geçtiğimiz günlerde Osmangazi’ye bağlı Avdancık köyündeki mermer ocağının kurulmasına dur diyerek büyük bir doğa zaferi kazanan GÜMÇED gözünü “ Yeşil Bursa” imajına zarar veren taş ocaklarına dikti. Çevre mücadelesine aralarında 11 köy muhtarı ile birlikte Gürsu Ziraat Odası ve Tarım Kooperatifleri GÜMÇED’e vekaletname vererek büyük bir hukuksal sürece imza atacaklar.

Son günlerde kent gündemine bomba gibi düşen 800 yıllık bir geçmişi olan Osmangazi İlçesine bağlı Avdancık Köyünde tarihi mağaralar ve Bizans Surları üzerine kurulması planlanarak büyük bir SKANDAL ve tepkilere yol açan mermer ocağı tesisine karşı Bursa İdare Mahkemesinde Enerji Bakanlığı ve Osmangazi Belediyesine karşı yürütmeyi durdurma davası açarak dur diyen GÜMÇED, şimdide ova köylerindeki taş ocaklarına karşı savaş açtı. Maden Yasasısındaki boşluklara dayanarak orman arazileri üzerinde taş ve mermer ocaklarının doğayı tahrip ederek “Yeşil Bursa” imajının her geçen gün biraz daha yok olmasına seyirci kalmayan GÜMÇED’e aralarında Avdancık, Karahıdır, Kazıklı, İsmetiye, Ağaköy, Serme, Tuzaklı, Narlıdere, Kumlukalan, Samanlı, Dışkaya gibi köylerle birlikte Gürsu Ziraat Odası ve bölgedeki Tarım Kooperatifleri de destek verdi. Doğanın tahribatına ve köylerindeki tarım arazilerinin yokolmasına seyirci kalmayan muhtarlar GÜMÇED’e vekaletname vererek hukuksal süreçte işbirliği içerisine girdiler.

“TAŞ, MERMER VE KUM OCAKLARI ARTIK ÇED KAPSAMINDA”

Önümüzdeki günlerde geniş bir basın toplantısıyla muhtarlar ile birlikte çeşitli oda ve kooperatif temsilcileriyle bir araya gelerek taş ve mermer ocaklarına karşı hukuksal mücadelenin startını verecek olan GÜMÇED Anayasa Mahkemesinin Maden Yasasındaki 7. maddesini iptal etmesini gerekçe gösterecek. Söz konusu maddenin iptaliyle bundan böyle taş, mermer ve kum ocaklarının da ÇED kapsamına girerek ilgili devlet kurumlarının yanı sıra bölgedeki yerleşik köylülerinde onayı olması gerekiyor. “Rantçıların ve bencil çıkarları uğruna doğayı sömürü aracı haline getirenlere karşı Milletin Efendisi olan Köylü eylemleriyle en güzel cevabı verecektir. Geçtiğimiz günlerde büyük bir doğa zaferi kazandığımız Avdancık köylüleri bunun en güzel örneğidir” diyen GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen, bu ocaklarla ilgili ruhsatın Enerji Bakanlığı tarafından verilmesiyle birlikte “Yeşil Bursa” imajının her geçen gün yok olacağına dikkat çekti. Özellikle son 2 yıl içerisinde Bursa’da taş ocaklarında muazzam bir artışın olduğuna dikkat çeken Önürmen, maden yasasındaki boşluklar yüzünden orman arazilerinin giderek kaybolduğuna değindi. Ankara’da harita üzerinde verilen ruhsatların ormanlarımıza, tarım arazilerimize, meyve bahçelerimize, hayvancılığın yanı sıra insan sağlığına da büyük bir zararlar getirdiğini söyleyen GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen “ Ayrıca Uludağ etekleriyle birlikte kuzeydeki Katırlı Dağlarında faaliyet gösteren taş ocaklarının kentin yeşil dokusuna büyük bir zarar vermektedir. Öte yandan bizi rahatsız eden bir başka şey ise maden arama ruhsatı verilirken yer altı suyu veya diğer kaynakların tehlike altında olup olmadığı ve buna bağlı olarak elektrik sp, sismik, rejistivite uygula Anayasa Mahkemesinin Maden Yasasındaki 7. maddeyi iptal etmesiyle artık yeni bir hukuksal sürecinde başladığını belirtti. GÜMÇED olarak taş ve mermer ocaklarının yeniden gözden geçirilmesi için hukuksal mücadelele başlayacaklarına değinen Önürmen, bu çerçevede bizim yanımızda olan köy muhtarları ile birlikte çeşitli odalarımızın temsilcilerine teşekkür etti.

GÜMÇED olarak sadece Bursa’da değil tüm Güney Marmara’daki taş ve mermer ocaklarına karşı mücadele başlatacaklarını söyleyen Önürmen, Güney Marmara Düşünce Platformu çatısında mücadelenin süreceğini söyledi.

“BEREKETLİ TOPRAKLARIMIZDAN KİRLİ ELLERİNİZİ ÇEKİN”


Marmara’nın tarım ambarı sayılan Mustafa Kemalpaşa Ovasında geçtiğimiz günlerde Bursa kamuoyuna bomba gibi düşen İnatlar Köyü Nükleer Arıtma Tesisi projesinden sonra Güllüce Köyünde tıp literatüründe “zehirin zehiri” tabiri kullanılan Baca Tozu Geri Kazanım Tesisi yapılmak istenmesine GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen sert tepki gösterdi. Bölgeyi yerinde inceleyerek bir dizi temaslarda bulunan Önürmen, yapılmak istenen tesisin sadece ilçeye değil tüm Güney Marmara’ya büyük bir darbe vuracağını belirterek “ Kirli ellerinizi verimli topraklarımızdan çekin” uyarısında bulundu.

BURSA / Demir – Çelik tesislerinde üretim esnasında ortaya çıkan ve tehlikeli atık konumunda yer alan baca tozlarından Çinko Oksit (Zn) geri kazanılmasını amaçlayan tesisin; Türkiye’nin demir çelik üretimindeki etkili bölgelerinden İzmir – Aliağa, Sakarya – Kaynarca, Tekirdağ – Marmara Ereğlisi gibi yerlerde kurulmasına kamuoyu tarafından izin verilmezken bir tane bile tehlikeli atık içeren sanayisi bulunmayan verimli Mustafa Kemalpaşa ovasında yapılması istenmesine GÜMÇED sert tepki gösterdi. Mustafa Kemalpaşa’nın Güllüce köyünde 200 dönüm verimli tarımsal arazi üzerine kurulması düşünülen tesisin yapılmasına karşı bölgeye giden GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen, Güllüce’de köylülerle bir araya geldi.

ÖNÜRMEN; “ HER YIL 300 BİN TON ATIK İLÇEDE BİRİKECEK, ATIK SULARI MARMARA DENİZE AKACAK”

Yapılması planlanan tesisin sadece köylerine değil tüm Güney Marmara’da yaşayan insanlara büyük bir zarar vereceğine değinen Önürmen, söz konusu tesisin Mustafa Kemalpaşa’da yapılmasına onay veren Organize Sanayi yönetim kurulunun ilçeye ihanet ettiğini belirterek “ Yaşadığımız verimli topraklara sahip çıkmalıyız. İlçede bir tane bile demir çelik fabrikası gibi ağır sanayileşme olmadığı halde böyle bir tesisin kurulmasına izin vermek vatana ihanettir. Avrupa bile çevreye olan zararlı etkilerinden dolayı bu tür tesisleri kapatarak ülkemize kaydırma peşindedir. Söz konusu firma sadece Avrupa’dan değil ülkemizin bir çok bölgesindeki zararlı atıkları ilçemize getirerek atık dağları oluşturacaklar. Baca tozları içerisindeki çinko oksit elementini geri kazanmasını amaçlayan tesis yine aynı baca tozu içindeki kurşun ve kadminyum gibi doğaya etkileri yüzyıllarca silinmeyen zararlı elementleri acaba ne yapacak. Her yıl 300 bin ton tehlikeli atık Mustafa Kemalpaşa sınırları içerisinde kalarak suyumuza ve topraklarımıza zarar vererek sağlığımızı tehdit edecektir. Ayrıca söz konusu firmanın atık suları kuru dereler vasıtasıyla Kara dereye oradan da Marmara denizine akarak ciddi bir kirlilik meydana getirecektir. GÜMÇED olarak böylesi bir çevre ve tarım katliamına asla izin vermeyeceğiz” dedi. Geçimlerini tarım ve hayvancılığın yanı sıra arıcılık yaparak kazandıklarını belirten Güllüce köyü sakinlerinden İsmail Fere isimli vatandaş söz konusu 200 dönüm tarım arazilerini satarken kendilerine Bosch ve EKA gibi fabrikaların kurulacağını ve bölgedeki işsizlere iş istihdamı sağlanacağı yönünde vaatler verildiğini söyledi. Güllüce olarak böylesi bir tesisin yapılmasına asla izin vermeyeceklerini belirten köylüler GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen’e söz vererek sonuna kadar direneceklerini belirttiler.

ÖNÜRMEN; “ TARIM VE HAYVANCILIKLA BİRLİKTE ATÇILIKTA ZARAR GÖRECEK”

Mustafa Kemalpaşa’da kurulması planlanan tesise karşı bölgede çalışmalarına devam eden GÜMÇED Heyeti Karacabey Haralarında incelemelerde bulundu. Türkiye Jokey Kulübü yönetim kurulu üyelerinden ve eski Devlet Bakanlarımızdan Şükrü Erdem’i ziyaret eden GÜMÇED heyeti, Güllüce köyünde söz konusu tesisin yapılmasıyla birlikte sadece insan sağlığının değil 1300 yılından bu yana bölgede atçılığın merkezi olarak sayılan Karacabey haralarında bulunan yarış atlarının ciddi şekilde etkileneceğini belirtti. Buna benzer bir firmanın Kayseri’de bulunduğunu belirten Önürmen, söz konusu tesisin olduğu bölgedeki hava ve tarım alanlarındaki ürünlerin kalitesinde ciddi oranlarda düşüşler ve zararlı etken maddelerin olduğunun belirlendiğini söyledi. TJK’nın desteğinin bölgenin geleceği açısından çok büyük önem arz ettiğini belirten GÜMÇED Genel Başkanı Önürmen konuşmasında “ Mustafa Kemalpaşa’nın yanı sıra Susurluk ve Karacabey gibi endüstriyel tarım alanında ülkenin önde gelen bölgelerinin de söz konusu zararlı tesisten olumsuz yönde etkilenecektir. Özellikle onbinlerce çiftçinin geçimini kazandığı domates, soğan ve bakliyat gibi ürünlerde verim oldukça azalacak. Bölgede sadece TJK değil Sütaş ve Tat gibi ülkemizde stratejik önemse sahip sanayi kuruluşlarımıza da olumsuz yönde etki yapacak firma için GÜMÇED olarak tüm ilgili ilgisiz herkesin bu çevre katliamına dur demeleri için çağrıda bulunuyoruz” dedi. GÜMÇED’in çalışmalarını yakından takip ettiğini ve takdir ettiğini belirten TJK Yönetim Kurulu Üyesi Şükrü Erdem, Devlet Bakanı olduğu dönemde açılışını yaptığı Organize Sanayi Bölgesindeki konuşmasında özellikle gıda ve tekstil ağırlıklı sanayileşmenin kurulmasını arzu ettiğine dair bir konuşma yaptığını hatırlattı. Söz konusu tesisin yapılacağını GÜMÇED’den öğrendiğini belirten Erdem, oluşturularak platformda TJK olarak her türlü desteği vermelerinin gerekli olduğunu belirtti.

Mustafa Kemalpaşa’daki zehirli atık tesisine karşı GÜMÇED olarak sonuna kadar mücadele edeceklerini ve olayı gerek hukuksal gerekse de bir dizi eylemlerle kamuoyu gündemine taşıyacaklarını belirten GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen “ Bu çerçevede devletimizin yetkili organlarıyla birlikte Üniversite ve akademik odalarımızın da desteğini yanımızda göreceğimizden hiç şüphemiz yoktur. Marmara’nın tarım ambarı sayılan Mustafa Kemalpaşa ilçemizden bir takım kişilerin kirli ellerini çekmeleri için her şeyi sonuna kadar yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın” dedi.

Valilik dikkate almalı!

GÜMÇED Genel Başkanı Önürmen: " İnanıyorum ki Valimiz kaçak LPG istasyonunu durdurur."

Bandırma Düşünce Üretim Platformu Başkanı İrfan Astunç, Erdek girişinde kent yaşamını, ulaşımını ve en önemlisi turizmi olumsuz etkileyecek LPG istasyonu inşaatının acilen durdurularak, verilmiş inşaat izninin yeniden gözden geçirilmesini istedi.

GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen’in Balıkesir Valiliğine elden teslim ettiği imza dilekçesinde Erdek’te yerleşim yeri içindeki bir yerde ve yargı sürecinde olmasına karşın halen daha aralıksız devam eden LPG istasyonu inşaatı nedeniyle halkın büyük bir huzursuzluk içinde olduğu belirtildi.
Ayrıca imza dilekçesinde LPG istasyonuyla ilgili hiçbir yetkili kurumdan görüş ve öneri alınmadığını belirten GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen, karayollarının Erdek Belediyesine yazdığı yazıda LPG istasyonu inşaatının kaçak olduğunu ve durdurulması gerektiği yönünde yazı yazılmasına rağmen halen daha inşaatın devam etmesinin hukuksuzluk olarak nitelendirilebileceğini belirtti.
Söz konusu davanın Danıştay’da halen daha devam ettiğini söyleyen GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen, toplanan imzaları ve dilekçeyi teslim ettiği Balıkesir Valiliğinin konuya bir an önce müdahil olup yaşanan hukuksuzluklara son vermesini beklediklerini söyledi.

Erdek’te belediye arazisine yapılan kaçak benzin ve LPG istasyonu inşaatına karşı toplanan 6500 kişilik imza dosyasını Balıkesir Valiliğine teslim eden GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen “ İnanıyorum ki sayın valimiz Erdek’te yaşananları ve halkımızın huzursuzluğunu görerek hiçbir yetkili kurumun görüşü alınmadan yapılan kaçak LPG istasyonunu bir an önce durdurarak bizlere ve tüm Erdek sevdalılarına rahat nefes aldırır” dedi.

Astunç: İnşaatı acilen durdurulmalı..!
Bandırma Düşünce Üretim Platformu Başkanı İrfan Astunç, Erdek’te mevcut garaj alanı içersinde ve belde girişinde LPG istasyonu konusunda yaşanan gelişmeleri ilgi ile izlediklerini belirtti.
DÜP Başkanı Astunç, “ Ortada GÜMÇED’in insanlarımızdan toplamış bulunduğu 6500 imza var ve bu imzalar Balıkesir Valiliğine teslim edilmiş. Erdek’te akaryakıt istasyonunun yeri konusunda bir tepkinin olduğu ve insanların karşı çıktığı biliniyor. Kimse bu yurttaş tepkisine karşı duyarsız kalamaz. Bizlerde DÜP olarak, bu yatırımın tüm boyutları ile ilgili ve yetkili mercilerce yeniden incelenmesi gerektiğini ama öncesinde mutlaka inşaatının acilen durdurulması gerektiğini vurguluyoruz. Ayrıca, Erdek’te bir yatırım yapılırken kesinlikle üzerinde kırk defa düşünülmeli ve öyle karar verilmeli”dedi.

8 Temmuz 2009 Çarşamba

GÜMÇED MESS PROJESİ İÇİN DEVREDE



GÜMÇED BİLECİK TEMSİLCİSİ ZİRAAT YÜKSEK MÜHENDİSİ FERRUH ERDOĞAN “ PROJE OLUMLU YER SEÇİMİ YANLIŞ”

Marmara’nın tarım merkezi Yenişehir ovasında kurulması planlanan MESS Tıbbi Atık Arıtma Tesisi projesinin bölgeye etkileri konusunda Subaşı köylüleriyle toplantı yapan GÜMÇED Bilecik Temsilcisi Ziraat Yüksek Mühendisi Ferruh Erdoğan, “ Büyük Ova” niteliğindeki bölgede bu tarz tehlikeli atık arıtma tesislerinin yapılmasının özellikle insan sağlığına ve tarıma etkisinin olumlu olacağı beklenmemelidir görüşünü savundu. Erdoğan “ Proje bilimsel yönden gereklidir. Fakat Yenişehir ve Kemalpaşa gibi tarım bölgelerinde yapılması son derece yanlıştır” dedi.


BURSA / Mustafa Kemalpaşa’nın Çördük köylüleri tarafından büyük bir çevre mücadelesi verilerek izin verilmeyen Tıbbi Atık Arıtma Tesisi projesi Yenişehir’de her geçen gün tartışılmaya devam ediyor. GÜMÇED Genel Merkezinin son 2 yıldır tarım ovalarımızda kol gezen bu tesise karşı çalışmaları sürerken son olarak Yenişehir’in Subaşı Köyünde halk ile bir toplantı düzenlendi. GÜMÇED Bilecik Temsilcisi Ziraat Yüksek Müh. Ferruh Erdoğan ve GÜMÇED Yenişehir Temsilcisi Av. Halil Ağa’nın konuşmacı olarak katıldıkları toplantıda projenin insan sağlığına ve tarıma etkileri üzerine konuşuldu. 50 yıllık mesleki deneyimlerini köylülerle paylaşan GÜMÇED Bilecik Temsilcisi Ziraat Yüksek Müh. Ferruh Erdoğan, Yenişehir’in “ Büyük Ova” niteliğindeki verimli arazilerinde bu tarz tesislerin yapılmasının uygun olmayacağı görüşünü savundu. Konuşması sık sık sorularla kesilen Erdoğan “ Atıkların gömülmekten çok yakılarak bertaraf edilmesi hususunda bende bu tür tesislerin yapılmasını uygun buluyorum. Fakat önemli olan bu tür tesislerin yapılacağı yerlerin bana göre en az 80-100 km yakınında ne bir yerleşim yeri, ne tarım arazisi, ne de su kaynağı olmaması gerekmektedir” dedi.



“Proje olumlu ancak yer seçimi yanlış”

Yenişehir’de kurulması planlanan fabrikanın konumunun çok yanlış yerde olduğuna değinen Erdoğan, olası bir yangında Yenişehir’de geri dönülmez büyük zararlar olabileceğine dikkati çekti. GÜMÇED’in ilk günden beridir konuyu bilimsel bazda değerlendirdiğine değinen Ziraat Yüksek Mühendisi Ferruh Erdoğan, konunun bilimsel olarak kimya mühendisleri tarafından da incelenmesinden fayda olacağına değindi. Yenişehir’de Tıbbi Atık Arıtma Tesisi yapılacak bölgeye en yakın köy olan Subaşı’nda halkın sorularını yanıtlayan GÜMÇED Bilecik Temsilcisi Ziraat Yüksek Mühendisi Ferruh Erdoğan ve GÜMÇED Yenişehir Temsilcisi Av. Halil Ağa, GÜMÇED’in projeye duygusal değil bilimsel yönden incelediğini belirterek “ Çevre Bakanlığının da desteklediği fabrikaya bizlerde karşı değiliz. Bu tür tesisler ülkemiz için gereklidir. Fakat sadece fabrikanın yapılacağı bölgenin koşulları bizler için önemlidir. O bakımdan sadece Yenişehir gibi tarım kentinde yapılmak istenmesine karşıyız” dedi.


Bilgi İçin
Göksel SAKARYA
Basın ve İletişim
0506 383 80 56