14 Nisan 2015 Salı

10.Nisan.2015.Cuma / GÜMÇED den Meclise tepki...

GÜMÇED den Meclise tepki...
GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen, İl Genel Meclisinin Yenişehir'e bağlı Burcun Köyünde yapılması planlanan yabancı ortaklı Akros Çimento Fabrikasıyla ilgili yargı sürecinde olunmasına rağmen konunun “apar topar” İmar ve Bayındırlık Komisyonuna havale edilmesine sert tepki gösterdi. İl Toprak Kurulunun daha önce red kararı vermesine rağmen “baskı ve üye değişikliğiyle şarta bağlı evet” dediğini öne süren ve çimento fabrikasına onay vermesinden sonra konuyu yargıya taşıyan GÜMÇED, İl Genel Meclisi üyelerinin yargı kararını beklemesi yönde adım atmalarını istemişti. Önürmen, "Hukuk devleti isek etik açıdan yargı aşamasında olan bir konunun meclis üyelerimiz tarafından sabırla beklemelerini beklerdik” dedi.

9.Nisan.2015.Perşembe / Bursa' nın yatırım kriteri çevre ve insana saygıdır...

Bursanın yatırım kriteri çevre ve insana saygıdır”
Özellikle Güney Marmara'da kurulması planlanan yerli ve yabancı sermayeli çimento fabrikası yatırımlarına karşı sergilediği karşı duruşla kamuoyunda dikkatleri üzerine çeken GÜMÇED, yaşamın her alanında çevre bilincinin geliştirilmesi için yoğun bir çalışma yürütüyor. Bölgelerinde siyanürle altın aranmasına karşı gösterdikleri direnişle uzun süre gündemde kalan Bergama halkına büyük destek veren, yine aynı şekilde Kaz Dağları'nda altın arama çalışmalarına önemli darbe indiren GÜMÇED'in Genel Başkanı Adnan Önürmen, Bursa'nın da her yönden önemli bir çevre tahribatına maruz kaldığını söyledi.
"Kopenhag'ın kriterleri varsa Bursa'nın da kriterleri var. Bu kriterleri de biz belirleriz" diyen Önürmen, doğal ve kültürel çevre ile insana saygı duymadan yatırım yapma hevesinde olanların amaçlarına kesinlikle ulaşamayacağını vurguladı. 'Tek kişilik çevre ordusu' gibi çalışan Önürmen, GÜMÇED'i, yaptıklarını ve yapacaklarını EKOhaber'e anlattı.

Büyük çevre hareketi
1990 yılında Bursa'da kurulan GÜMÇED, Balıkesir, Çanakkale, Bilecik, Yalova, il ve ilçelerinde doğal ve kültürel çevrenin korunmasına yönelik çalışmalar yapıyor. Yaklaşık 43 sivil toplum örgütünden oluşan bir ekibin kurduğu GÜMÇED'in ilk başkanı Prof. Dr. Mustafa Cebe idi. Bu zamana kadar da birçok değerli kişi GÜMÇED'in başkanlığını yaparak Güney Marmara'da çok önemli bir çevre hareketine öncülük etti.
Özellikle Edremit Körfez şubemiz, bölgelerinde siyanürle altın aranmasına karşı büyük bir direniş gösteren Bergama halkına çok önemli destek verdi. Yine Kapı Dağı'nın milli park olmasında, Zeytincilik Yasası'nın çıkartılmasında bu şubemizin o bölgede çok etkin çalışmaları oldu. Geçtiğimiz günlerde 100 bin imza toplayarak kendilerini iyice kanıtladılar. Öte yandan Kaz Dağları'nda altın aranması çalışmalarına karşı da çok önemli bir direnişimiz var. Kaz Dağları'nın bir bölümü milli parktır. Milli park olmayan kısmında ise altın aranması ile ilgili ruhsatlar verildi. Bununla ilgili olarak Çanakkale ve Balıkesir'deki sivil toplum örgütleri ile köylüler çok büyük bir mücadele veriyor. Biz de bu noktada 'Altını Bırak, Üstüne Bak' diye bir sloganı afiş yapıp bölgeye gönderdik. Hatta Beşiktaş Futbol Kulübü'nün 'Çarşı' isimli taraftar grubu bu sloganımızı maçlarda kullandı.
Erdek, Orhangazi, İnegöl, Hamzabeyköy ve Bandırma'da da şubelerimiz var. Birçok ilçeyle de ilişki içindeyiz, temsilciliklerimiz var. Yani Güney Marmara'da çevre adına kritik bölgelerde örgütlüyüz. Öte yandan GÜMÇED'e bağlı Güney Marmara Düşünce Platformu da çok önemli. Bu Platform da çevreye önemli katkı sağlıyor.

Bursa ne kenti?
Kaz Dağları'na geri dönersek, yaptığımız mücadele sonucunda oradaki bazı altın arama çalışmaları durduruldu. Her şey mücadeleye bağlı, mücadele etmezseniz her şeyinizi kaybedersiniz. Bu açıdan baktığımızda 'iyi ki GÜMÇED'i kurmuşuz' diyorum. Çalışmalarımızla halkın ayrım yapmadan bütünleşmesini sağlıyoruz. Çevre adına insanların bir araya gelmesine öncülük ediyoruz.
Kentin envanteri çıkarılmalı
Öncelikle bir kentin envanterinin çıkarılması, tanımının yapılması lazım. Bursa ile ilgili olarak birileri 'tarım kenti', birileri 'sanayi kenti', birileri de 'turizm kenti' diyor. Ama 'Bursa ne kenti?' diye tartışma yapan hiç kimse yok. Bursa Ovası 70 milyonu besleyecek kapasitededir. Ama insanlarımız aç yatıyor. Ovadan su çalan firmalar var. Boyahaneler de çevre adına bir felaket teşkil ediyor. Bu çevre tahribatını yaratan insanların vicdanı nasıl el veriyor, nasıl uyuyabiliyorlar. Bursa'da inanılmaz bir çevre tahribatı yaşanıyor.

Tofaş ve Renault Bursa'dan taşınmalı
Eski Bursa korunmalı. Onun dışında yeni bir Bursa kurulursa da bu çağdaş anlamda olmalı. Bakıyorum, TOKİ evleri inanılmaz derecede kent kirliliği, konut kirliliği yaratıyor. Böyle mimari olmaz. Her projede insanı düşünmek lazım. Bursa'daki yapılaşmaya son verilmeli. Özellikle sanayi kuruluşlarının, örneğin Tofaş ve Renault'nun Bursa'dan elini çekmesi lazım. Başka yerlere, Bilecik veya Eskişehir'e taşınabilirler.
Uludağ ön plana çıkarılmalı. Dağın tepesindeki oteller tasfiye edilmeli. Sadece Dağ'ın eteklerine günübirlik konaklama tesisleri kurulabilir. Uludağ, gelecek 30-40 yılı kapsayan bir plan-program ile kendine getirilmeli. Dünyanın hiçbir yerinde dağın tepesinde otel olmaz. Sadece dağın eteklerinde günübirlik konaklamalar olur, bunlar kış bittikten sonra taşınır, bölge yaz turizmine açılır. Yani Uludağ, dört mevsim kullanılan bir alan olmalı. Özellikle bölgedeki büyük otellerin gitmesi lazım. Buna devlet öncülük etmeli.

'Meydan' binanın tepesinde mi?
Kent içinde de raylı sistemlere ağırlık verilmeli. Emirsultan'dan başlayıp Çekirge'ye kadar uzanacak bir tramvay, aynı zamanda turizm hattı oluşturulmalı. Cami ve külliyelerin etrafındaki binalar kaldırılmalı. Kent Meydanı ile ilgili endişelerimiz de var. Öncelikle bu ismin değişmesi lazım, mesela 'Kent Avlusu' olabilir. Oraya bu isim yakışır. Meydan o binanın tepesinde mi diye düşünüyoruz. Böyle gülünç bir durum var.
Orhangazi'deki büyük tehlike
Öte yandan Orhangazi bölgesinde Kal-Sit fabrikaları ve taş ocakları var. Bölgede büyük bir çevre felaketi yaşanıyor, yoğun bir hava kirliliği var. Orhangazi halkı sıkıntılı, köylüler taş ocakları gürültüsünden uyuyamıyor, güzelim dağlar tahrip edilmiş durumda. Gedelek köylüleri rahatsız ve tedirginlik yaşıyor. Bölgede yeni taş ocakları açılması gündemde, turşularıyla dünyaya ün salan Gedelek'in geleceği büyük tehlikede. Gedelek turşularının dünyada tanınmasına neden olan, bölgedeki doğal kireçli su kaynaklarıdır. Taş ocakları yüzünden su kaynakları kaçacak, bölge aynı zamanda ihracat yapan ekonomiye de katkı sağlıyor.

Maden Yasası değişmeli
Maden Yasası mutlaka değişmeli. Yoksa doğada büyük bir çevre felaketi yaşanacak. Çimento yatırımları gerçekten Bursa ve Türkiye'nin belalısı oldu. Taş ocakları da Türkiye'nin en büyük sorunlarından birisi. Bu sorunların önüne geçebilmek için öncelikle Maden Yasası'nın değişmesi lazım. Çünkü bu yasa, taş ve kum ocakları ile mermeri maden kabul ediyor. Bunların maden kapsamından çıkartılması lazım. Bu tür faaliyetler ÇED Yasası kapsamında değerlendirilmeli. Bir de taş çıkartılacak bölgenin haritası ortaya konulmalı. Bir tarım ve turizm kentinde taş ocağı, zaten en baştan kabul edilemez bir olaydır. Dağdaki ekolojik sistemi ve orada yaşayan hayvanları düşünmemiz lazım. Doğa ile ilişkilerimiz barış içinde olmalı. Biz dağlara, orada yaşayan hayvanlara darbe vurursak sonuç bizim açımızdan iyi olmaz.
Denizlerimize de inanılmaz derecede kirlilik akıtıyoruz. Artık utanmalıyız. Göllerimiz, denizlerimiz tertemiz olmalı. Doğal zenginliklerimizi kirleten insanlar ortalıkta dolaşmasın. Camiye de gitmesinler. Hangi yüzle 'Allahım beni cennetine al' diyebiliyorlar. Sen dünyayı cehenneme çevir, ondan sonra 'Allahım beni cennetine al', yok böyle bir şey.

Çevre yolunda kalkınmadan yanayız
Şu anda Güney Marmara'da; Yenişehir-Burcun, Karacabey-Şahinköy, Bilecik, Çanakkale-Biga ve Bandırma'da kurulması planlanan yerli ve yabancı sermayeli çimento fabrikası yatırımları var. Avrupa, küresel ısınmadan dolayı iklim değişikliğine neden olduğu için karbondioksit emisyonları ile ilgili çok ciddi önlemler alıyor. Avrupa'da çimento üretimi için yeni tesis kurulmuyor, olanları da karbondioksit emisyon vergisi alarak bu işten caydırmaya çalışıyorlar. Kimse kusura bakmasın ama Türk insanı biraz kandırılmaya müsait. Düşünebiliyor musunuz, Burcun Köyü'nde ÇED Raporu alınmamış, ortada hiçbir şey yok, ilgili firma, işe başvuru formu dağıtıyor, 'isteyenleri işe alacağız' diyor. Bu kadar da olmaz. Başka dikkat çeken bir konu da şu: Türk zeytini dünyada İspanya zeytininden sonra ikinci sırada gelir. Güney Marmara'da çimento fabrikası kurmak isteyenlerden birisi de İspanyollar. 2010'da da zeytinde kota olacak. Yani zeytin ağacı dikemeyeceksiniz. Tarım politikanızı siz değil başkaları belirliyor, birtakım standartlar getirmeye çalışıyorlar. Kopenhag'ın kriterleri varsa Bursa'nın da kriterleri var. Bu kriterleri de biz belirleriz. En başta doğal ve kültürel çevre ile insana saygı gelir. GÜMÇED sanayiye karşı değil. Biz çevre yolunda kalkınma anlayışından yanayız. Son söz olarak da 'gerçekler at gözlüğüyle değil atın gözünden bakıldığında anlaşılır, solucanları, kelebekleri, kirpileri, sincapları, kuşları düşündüğümüz zaman insanız' diyorum.

27.Mart.2015.Cuma / Ezgi Başaran - Devletlüye hakaret ettiğiniz gerekçesiyle hapsinize...

Ülkemizin önde gelen araştırmacı gazetecilerinden, Radikal Gazetesi yazarı Ezgi Başaran 27.Mart.2015.Cuma günkü yazısında kurumumuzdan bahsetti:
...Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevreyi Koruma Derneği’nin (GÜMÇED) Kazdağları’nda siyanürle altın aranmasını protesto etmek üzere düzenlediği yürüyüşe katılan 8 kişiye dava açıldı. Niye? Erdoğan’a hakaret içeren sloganlar attıkları için...

22.Mart.2015 / Kazdağları' nın Geleceği Masaya Yatırıldı...

Balıkesir'in Edremit ilçesinde Dünya Su Günü ve Kazdağları’nın geleceği masaya yatırıldı.
Edremit Belediyesi, GÜMÇED Edremit Körfez Şubesi ile Kaz Dağı ve Madra Dağı Belediyeler Birliği’nin katkılarıyla düzenlenen "Dünya Su Günü ve Kazdağları’nın Geleceği" başlıklı panel yoğun ilgi gördü. Edremit’in Mehmetalan Mahallesi’nde yapılan panele konuşmacı olarak Prof. Dr. İlyas Yılmazer, Avukat Yakup Okumuşoğlu (ÇEHAV), Baran Bozoğlu (Çevre Mühendisleri Odası Eski Başkanı), Avukat Zehra Tuna (GÜMÇED Edremit Şb., ÇEHAV) katıldılar. Panele dinleyici olarak ise Edremit Belediye Başkanı Kamil Saka Katıldı.

Edremit Belediye Başkanı Kamil Saka “Mutlaka insanoğlunun enerjiye ihtiyacı var. Mutlaka insanoğlunun kullanabileceği suya ihtiyacı vardır. Biz ’Su akar, Türk bakar’ dedirtmemeliyiz. Ama bunların hepsinin de nasıl yapılacağını, nasıl suya yön verilecek ise bunun ne şekilde verileceğini en iyi biz biliriz. Çünkü yüz yıllardır o suyla beraber biz yaşıyoruz. Binlerce yıldır o suyun için biz içiyoruz, o sudan biz tat alıyoruz. Biz keyif alıyoruz. Zararı varsa biz o zararı çekiyoruz. Onun için bize sorulmadan yapılacak olan her türlü iş ve eylemin dimdik karşısında duracağız” dedi.

19 Şubat 2015 Perşembe

14.Şubat.2015.Cumartesi / Gümçed' den Eğitime Tam Destek...

Eğitim- Sen Ayvalık Temsilciliği, Pir Sultan Abdal Derneği ve Ayvalık Birleşik Haziran Hareketi öncülüğünde düzenlenen boykota CHP İlçe Başkanı Ahmet Toker, CHP Balıkesir Milletvekili aday adayları Neşe Zengin İğdır, Filiz Karayelli ve Ziya Eryavuz, Emek Partisi İlçe Başkanı Ömer Aslan, ADD, ÇYDD, GÜMÇED, Ayvalık Çevre Koruma ve Güzelleştirme Derneği ile çok sayıda vatandaş destek verdi. Protestoda vatandaşlar, ‘Laik Bilimsel eğitim için ayaktayız, Hani dinde zorlama yoktu?, okullar mescit olmasın’ yazılı dövizler taşıdı.

14.Şubat.2015.Cumartesi / Bandırma Gümçed' den "El Ele İnsan Zinciri"ne tam destek...

1/100000 Sanayi planı çerçevesinde Erdek Körfezinde yapılması düşünülen sanayi yatırımlarının çevreye yapacağı yıkıcı etkiyi kamuoyunun gündemine getirme ve bilgilendirme çabaları sürüyor. Bandırma'da BDDİ 'nin başlattığı bilgilendirme toplantıları ,Bandırma Kent Konseyi ve Erdek Çevre platformunun gerçekleştirdiği forumlardan sonra Erdek Körfezi Dayanışma Platformu öncülüğünde Eğitim-Sen Bandırma Şube Başkanı Mustafa Kocataş'ın oluşturduğu Bandırma Çevre Bileşenleri ,BANDAK ,ve Bandırma Gümçed 'in destek verdiği  "el ele insan zinciri " eylemi Erdek'te gerçekleştirildi. 
Yoğun katılımın gerçekleştiği eylemden önce Erdek Belediyesinde gerçekleştirilen basın toplantısında konuşan Belediye Başkanı Hüseyin Sarı Erdek Körfezini vahşi sanayileşmeye kurban etmeyeceklerini çevrenin katledilmesi adına  rant paylaşımına  karşı olduklarını Karadeniz’den Akdeniz’e kadar çok geniş bir deniz havzasının tek üreme platosu olan Marmara Denizi’nin mutlaka korunması gerektiğini  başta gelişmelerden en çok zararı görecek olan zeytin üreticileri olmak üzere diğer üretici ve turizmcileri burada görememekten  üzüntü duyduğunu ifade etti.
Bandırma BANDAK çevre derneğinin rehberliğinde  Düzler mevkiinde başlatılan yürüyüşe Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'da katılımda bulunurken Bandırma Belediye Başkanı Dursun Mirza'da eylemcilerle el ele sevgi zincirine katıldı. Bandırma'dan gelen çevrecilerle Erdek  Ali Haydar Sarı sahil meydanında buluşan çevreci duyarlı vatandaşlar 14 Şubat Sevgililer Günü’nün anlamını da  kapsayan   sevgi ,dostluk ve dayanışma zinciri çerçevesinde el ele tutuşarak sahil bandında toplu yürüyüş gerçekleştirdi.
Bandırma Çevre Yürütme Kurulu ve Erdek Körfezi Dayanışma Platformunun yanı sıra çok sayıda  çevreye duyarlı  sol siyasi kimliğin katılımda bulunup destek verdiği eylem şenlik havasında geçerken   Platform Başkanı Kadir Dadak  yaptığı konuşmada sanayicileri yeşilçam filmlerindeki kötü adama çevreyi de fakir ama güzel kıza benzeterek kötülerin asla kazanamayacağını buna izin vermeyeceklerini belirtti. Bandırma ,Edincik ,Erdek ve Kapıdağı’nın geleceğine sahip çıkılmasına dair diğer  konuşmalardan sonra ,oyunlar ve şiirler ve sloganlar eşliğinde coşkulu bir yürüyüş gerçekleştirilirken katılımcılara Erdek Platformunca günün anısı adına  renkli şemsiyeler  dağıtıldı.
Eylem oluşturulan el elel insan zinciriyle yapılan yürüyüşten sonra olaysız dağıldı.

Gazeteci-Yazar Engin Yavuz; Gümçed Edremit Şubesi' ni değerlendirdi...

Böyle olduğu da biline biline, Yine de doldurmaya çalışmak, Umursamazlar için beyhude bir Gayretkeşlikmiş gibi görülebilir. Kimilerine de “şeytan taşlamak” Gibi nafile bir şey de gelebilir… İşte yaygın söylemle “çevrecilik” Denilen şey de, insan soyunun Öncesiz ve sonrasız var olma Kaynağı olan“Doğal ve kültürel çevre”mizi hep koruma adına Davranmak, uğraş vermek de, Bu konuya verilebilecek, En isabetli örnektir. Bu alanda ne yapılırsa da, Sonuçları her zaman kolayca Alınıp, görülebilinir değil elbet. İlahi sevaplar peşinde koşup, Ahirete yatırım yapmak gibi!.. Doğa-çevre için koşanlar da, Modern doğa ve çevre “Dervişler”idir olsa olsa… Güney Marmara diyebilinen Halihazırdaki yaşam alanımızda, Doğal-kültürel çevreyi korumak Amaçlı olarak 22 yıl önce 1993’te Kurulan (Güney Marmara Doğal Ve Kültürel Çevreyi Koruma Derneği) GÜMÇED, özellikle de Edremit Şubesi’nin hem kurucusu Hem de 22 yıl başında bulunan Sayın Mehmet Akif Öznal ile Bu alanda 22 yıldır hayranlık Uyandırıcı, sıra dışı bir çaba ve Emek-özveri sergilemiştir. İflah olmaz “doğal ve kültürel çevre” duyarlılığını, inanılmaz Bir enerjiye dönüştürerek tepeden Tırnağa maddi-manevi bir özveri Yumağı gibi salabilen değerli, Bu alanda da örnek insan, Mehmet Akif Öznal… Bulabildiği en etkili yollardan Hepimizi ve bütün bir toplumu Uyarma ve uyandırma çabası ile Mütemadiyen koşuşturup duran Sayın Öznal, “kurşun eritmeye” çağıran ozan gibi seslenerek “Duyarlı olmak yetmez, müdahale etmeli!” dedi hep. Mesleğiyle rahata erip bunun Keyfini çıkarmak varken, Mücadeleyi seçip müdahale eden Sorumlu aydın kişiliğiyle M. Akif Öznal’ı takdir etmek Elbette vefanın, emeğe saygının Gereğidir. Marifet elbet iltifata Tabidir; ancak durum bunun Çok üstünde ve ötesindedir. GÜMÇED’de Öznal dönemi, Kendi isteğiyle sona ermiştir. Bayrağı, yine bir doğa-çevre Keşişi bilinen Bora Coşkun’a Gönül rahatlığı ile devretmiştir. Buradan Sayın Öznal’a uğurlar; Sayın Bora Coşkun’a başarılar. GÜMÇED’lilere de selamlar…

10.Şubat.2015.Salı / Bandırma' da Gümçed & Tükoder Güçbirliği

Kurulduğu 1990 yılından bu yana Güney Marmara Bölgesi’nin çevresel ve kültürel gelişimine katkı sağlamakla birlikte yaşadığımız çevrenin korunmasına yönelik etkili mücadeleler sergileyen Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevreyi Koruma Derneği (Gümçed), 20 yıldır başta Bursa olmak üzere Çanakkale, Balıkesir, Yalova ve Bilecik il ve ilçelerindeki şubeleriyle çalışmalarını sürdürmekte. Uzun bir süredir  Bandırma ayağı eksik olan derneğin yeniden kurulmasından sonra  yoğun katılımlar gözlenmekte..
Bandırma Tükoder 'in daveti üzerine gerçekleştirilen buluşmada Bandırma Tükoder Başkanı Hasan Çetiner "Gümçed, 20 yıldır çevreye ve kültürüne duyarlı bir sivil toplum örgütü olarak yapmış olduğu mücadelesinde örnek gösterilecek başarılara imza atmakta ve kamuoyunun takdirini kazanmaktadır bu nedenle derneğin yeniden faal olarak hayata geçmesi Bandırma'nın acil ihtiyacı olarak büyük bir boşluğu dolduracaktır Bandırma Tukoder olarak halkın çektiği sıkıntıları gidermek bilinçlendirmek adına ortak hareket etmekten mutluluk duyacağız " dedi. Buluşma da taraflarca Bandırma ile ilgili çevre ve tüketici sorunları  çözümleri ve halkın bilinçlendirilmesine yönelik çabalarda işbirliğine gidilmesi yönünde görüş birliğine varılırken daha  sonra Bandırma Gümçed Kurucu Başkanı Gültekin Mutlu'nun daveti üzerine Bandırma Tüketiciler Dernek Başkanı Hasan Çetiner ve yönetim kurulu üyeleri Bandırma  Gümçed üye formlarını imzalayarak derneğe üyelik başvurusunu gerçekleştirdiler.

4.Şubat.2015.Çarşamba / Gazeteci-Yazar Engin Arıcan, "Erdek Körfezi Dayanışma Platformu" değerlendirdi...

Gazeteci-Yazar Engin Arıcan,BAÇEP-GÜMÇED ve 'Erdek Körfezi Dayanışma Platformu' oluşumunu değerlendirdi.
1/100 binlik çevre düzen planının Çevre ve Şehirdcilik Bakanlığı tarafından kabulü ve itiraz sürecinin de  resmi olarak tamamlanması  sonrasında, daha önce de dikkat çektiğimiz gibi, Bandırma ve Erdek de planla ilgili çevrecilik eksenli  kıpırdanışlar yaşanmaya başladı.
Bandırma Çevre Platformu (BAÇEP)-GÜMÇED açısından ise farklı bir durum var. Çünkü, BAÇEP ve GÜMÇED  planla ilgili ilk günden bugüne konuyu takip etti ve tepkilerini, uyarılarını gücü oranında  kamuoyuna taşıdı.

Bu yazımızda özellikle son günlerde  Ocaklar-Erdek merkezli gelişen ‘Erdek Körfezi Dayanışma Platformu’ konusuna ve Platformun yayınladığı 3 sayfalık arkalı önlü bilgilendirme notlarına sırasıyla, madde madde değineceğiz.
1.si,coğrafi ve fiziki olarak Bandırma’yı Kapıdağ ve Erdek’ten keza Kapıdağ ile Erdek’i de Bandırma’dan  soyutlayabilmek , ayrı düşünebilmek mümkün değil. Tam, tersi, Bandırma’nın sosyo ekonomik açıdan gittikçe gelişen kent kimliği, artan nüfusu ve ticareti Kapıdağ özelinde özellikle Erdek’i adeta Bandırma’nın bir mahallesi konumuna taşımakta; Kapıdağ’daki yerleşim yerleri ve Erdek, Bandırma’nın bir banliyösü gibi kent ile gün geçtikçe çok yönlü hızla içselleşmektedir.
Bu, kentsel entegrasyon kişilerin yada yerel yöneticiler ile siyasetçilerin  öznel niyetlerinden bağımsız nesnel bir durumdur. O nedenle, geçmiş yıllarda, yerel yöneticiler ve siyasetçilerden kaynaklanan ilçeler arası rekabetçi anlayışların, gerilimlerin, çatışmacı anlayışların hiçbir hükmü ve nesnel temeli bulunmamaktadır.
2.si, bölgede yaşanan Bandırma merkezli entegrasyonda dikkat edilmesi gereken, her yerleşim yerinin coğrafi özelliklerinin ve zenginliklerinin gözetilip, her yerleşim alanının toplumsal ve ekonomik gelişme dinamiklerinin, tarihsel ve kültürel mirasının da  hesaba katılmasıdır.
Bandırma merkezli bölgesel entegrasyon Erdek özelinde Kapıdağı olumsuz etkilememeli ve Kapıdağ’ daki yaşamı gözetmeli; Kapıdağ sahip olduğu doğal güzellikler, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle ülke, bölge ve kent ekonomisine, sosyal yaşamına kendi rengini ve zenginliğini yansıtabilmelidir.
3.sü, Güney Marmara’nın merkez odağında bulunan Bandırma ile çevresel etkileşim içersinde bulunduğu ve hızla  entegre olduğu Erdek özelinde Kapıdağ da, çevresel faktörler ve sorunlar farklıdır.
 Örneğin; Bandırma bir sanayi ve ticaret kenti olarak, kentsel kimliğini hızla olgunlaştırır ve bunun sorunlarını yaşarken, Erdek yerleşkesinin yüzü özellikle deniz turizmine ve tarıma dönüktür.
Ki, bu bile kendi içinde farklı ve çok yönlü sorunlar taşımaktadır. Çünkü, Erdek, bugün, turizmi denizle sınırlı kılmanın, Kapıdağ  gerçeğini yıllardır algılayamamanın, sahip olduğu tarihsel ve kültürel zenginliği fark edememenin sıkıntılarını yaşamaktadır.
4.sü, BAÇEP ve GÜMÇED, geçmiş yıllarda, bu amaçla, Kapıdağ’ın Milli Park Alanı ilan edilmesi; yerleşkelerin katı atık sorunu ve özellikle  Erdek’te atık su tesisinin acilen yapılması; tarihsel ve kültürel mirasa sahip çıkılması yönünde bir dizi girişimde bulunduğu gibi Kapıdağın Yaban Hayatı Geliştirme Sahası olarak yasal statüsünün  ısrarla gözetilmesini de kamuoyunda ve bulunduğu her ortamda savundu. Katı atık tesisi, Bandırma merkezli Katı Atık Birliği’nin kurulması nedeniyle tali bir talep haline gelirken, proje konusunda Bandırma Belediyesi’nin ilgisizliği, şevksizlik ve takipsizliği  projeyi dumura uğrattı.
BAÇEP ve GÜMÇED; iki temel konuda ısrarcı oldu: Erdek Belediyesi, acilen atık su tesislerini(kimyasal-biyolojik) yapmalı…Kapıdağ Yaban Hayatını Koruma Sahası acilen gereği gibi korunmalı…Ne yazık ki, her iki konuda da gereken mesafe kadedilemedi.  Yıllardır Erdek, adeta kendi pisliğinde kulaç atmaktadır. Kapıdağ da yaban hayatın korunması açısından ise, tam bir aymazlık söz konusudur.
5.si,Kapıdağ ve Erdek, 1/100 binlik çevre düzen planı ile tanışmadan Erdek ve Kapıdağın Turizm Bölgesi kapsamına alınması ve Çevre Planı ile tanıştı.Kapıdağ özelinde  Erdek’te ne Turizm Bölgesi ne de çevre planı konusunda ciddi en küçük bir kıpırtı, sürece müdahale çabası kamuoyunun gündemine gelmedi. İl Genel Meclisi’nde planın ayrıntıları şekillendirilirken, İGM üyeleri ve siyasi partiler adeta süreci izlemekle yetindi. Plan, ne yerel yönetimler ne de kamuoyu nezdinde hemen hiçbir platformda konuşulup, ciddi  ve bilimsel açıdan tartışılmadı. Erdek ya da Kapıdağ’ın Turizm Bölgesi kapsamına alınmış olmasının ne anlam ifade ettiği aynı şekilde  yerel yönetimler ve kamuoyunda sorgulanmadı. Bu sürece, Erdek Turizm Yüksek Okulunun akademik katkısı bile bir iki toplantı dışında gerçekleştirilemedi.
Kapıdağın, çevre planı kapsamında parsellenmesi sadece izlendi. Bilenler ise rant kaygılarıyla sesini çıkartmadı ya da rantın bir şekilde ortağı oldu. Denizi ve kıyıları 45 günlük yaz turizmi için hoyratça kullanan, kıyıları ölçüsüzce imara açıp rant peşinde koşanlar; ne deniz florasıyla ne  Kapıdağ  florasıyla ne de doğal yaşamıyla ilgilendi. Doğal yaşam rant uğruna bilinçsizce daraltılıp, budanıp, yağmalanırken tarihi ve kültürel zenginliklerin korunması çabası da cılız kaldı. Bir  Kirazlı Manastırı bile gerekli ilgiyi göremedi. Zeytinli Ada kazılarının ve Adanın, Türkiye’nin ilk Arkeolojik Park Alanı olmasının önemi kavranamadı. Hadrianus kazı çalışmalarının sezonluk bir çalışmaya indirgenmesine yıllarca göz yumuldu. Örneğin, Erdek ve çevresindeki yerleşkelerde uygulanan 18 İmar uygulamasında ihale sürecinden başlayarak yaşanan rezillik, rant paylaşımları ısrarla hasır altı edildi, gizlendi ve utanmazca sürdürüldü.
6.sı, Kapıdağ ve Erdek nezdinde yaşanan tüm bu olumsuzlukların rezillik boyutuna taşınmasının kuşkusuz nedenleri çok. BAÇEP ve GÜMÇED’e göre,bunun en önemli nedenlerinin başında Kapıdağ ve Erdek özelinde toplumsal yapı ve entelektüel yaşam ve demokrasi sorunu gelmektedir. Sosyo-ekonomik ve kültürel, vb,  gelişkinlikler  açısından Bandırma nasıl ki, Güney Marmara’nın odağını teşkil ediyorsa, Kapıdağ için de gelişkinlik kriterlerine göre Erdek önceliklidir. Büyükşehir yasası kapsamında Kapıdağ’daki tüm yerleşkelerin Erdek’e bağlanması bunun somut göstergesidir.
Ancak, Erdek’te dün olduğu gibi bugünde bütüncül bir anlayış söz konusu değildir. İdari ve siyasi yöneticiler,Kapıdağ bütününü  tarihsel bütünlüğü ve devamlılığı içinde bilim ve aklı rehber kılarak, nasıl bir zenginliğin üzerinde yaşadıklarını ve bunun nasıl ve hangi yöntemlerle  korunarak, geleceğe taşınacağı konusunda  ciddi bir düşünsel fukaralık içindedir. Kapıdağın ve Erdek’in zengin entelektüel birikimi özellikle idari ve siyasi yerel yöneticiler tarafından yok kabul edilmiş, örselenmiş, dışlanmış, önemsizleştirilmiştir.
Örneğin, Reşit Mazhar Ertüzün gibi entelektüel değerlerinin gerçek anlamda hiçbir zaman  önemini anlayamamış, kavrayamamış ya da bir şekilde yaşamlarında bu ve benzer isimleri tırpanlamış Kapıdağ ve Erdek, bir anlamda, bu oligarşik yapı nedeniyle Kapıdağın entelektüel ruhunu çalmış, yok etmiştir.
7.si,yukarıda ifade ettiğimiz bu oligarşik yapı nedeniyle, Kapıdağ ve  Erdek özelinde şekillenmiş  bu çarpık  ve kadük siyasi ve sosyal yaşamın, her türlü siyasi ve kişisel kaygıdan uzak, kişisel ya da mevkisel rant hesaplarının, kısır çekişmelerin dışında gelişmesi bir kentsel ve bölgesel demokrasi sorunudur. Kapıdağ ve Erdek’in çevresel sorunları başta olmak üzere yaşadığı çok yönlü sorunları aşmasının temel yolu, demokrasinin tüm yönleriyle gelişmesi, güçlendirilmesinden geçmektedir. Toplumun kendi yaşadığı coğrafyaya, kente sahip çıkması, koruması, mevcudu geleceğe taşıyabilmesi, yurttaşlık bilinciyle toplumsal yaşamda etkin rol alabilmesi ancak demokrasiyle mümkündür. Bu niteliğiyle, Kapıdağ ve Erdek’te çevre ve toplum  aktivistleri sadece doğal, tarihsel ve kültürel yaşama sahip çıkmayı, gözetmeyi ve geleceğe taşıma misyonunu demokrasi sorunuyla ilişkilendirebildikleri sürece somut adımlar atabilirler.
BAÇEP, bunun somut ifadesinin Kapıdağ genelinde tüm ilişkilerin demokratikleşmesinden, tüm sorunların demokratik bir anlayışla ve zeminde çözümlenmesinden geçtiğine inanmaktadır.  Bunun da somut yolu; Kapıdağ ve Erdek özelinde başta yerel yönetim olmak üzere mahalle muhtarlıklarının, meslek odaları ve derneklerinin,kooperatiflerin yani Kent Konseyi bileşenlerinin demokratik bir anlayış ve işleve sahip olması ve güçlendirilmeleriyle mümkündür. Kapıdağ ve Erdek, ekonomik ve sosyal yaşamın demokratik bir anlayışla örgütlendirilmesi konusunda zayıf ve cılızdır.
8.si, Kapıdağ geneli ve Erdek nezdinde bugüne kadar tarihsel bağlamda yapılmış entelektüel çalışmalar genel olarak rahmetli Reşit mazhar Ertüzün ile Zeytinliada ve Hadrianus kazı çalışmalarını yürüten hocaların akademik çalışmalarıyla sınırlıdır.Bu çalışmalar da antik dönem ve özellikle Roma-Bizans dönemi üzerinde yoğunlaşmış olan çalışmalardır.  Bizans sonrası  özellikle Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi üzerine yapılmış bilimsel ve edebi çalışmaların sınırlılığı ortadadır. Tarihsel ve kültürel akademik ya da edebi çalışmaların yanı sıra Kapıdağ ile ilgili ekonomik, sosyolojik, demografik, doğal yaşam, bitki örtüsü, vb. konularda da yapılmış akademik ve edebi çalışmalar oldukça sınırlı.Mevcut akademik ve edebi çalışmaların derlenmesi, Cumhuriyet öncesi ve sonrasına yönelik akademik ve edebi çalışmaların teşvik edilip, desteklenmesi; Kapıdağ ile ilgili arşiv ve envanter çalışmalarının gerçekleştirilmesi başta Erdek Belediyesi öncülüğünde gerçekleştirilmesi gerekli çalışmalardır. Kent belleği oluşturulmalı, Kent Doğa, Tarih ve Kültür Müzesi yaratılmalıdır.
9.su, öncelikle Erdek kentsel kimliğini olgunlaştırmalı ve kentsel tercihini akli ve bilimsel açıdan somut olarak ortaya koyabilmelidir. Erdek bir tarih, kültür, kongre, inanç, deniz, dağcılık turizm ve tarım kenti olarak  doğal yapısını ve yaşamını koruyarak gelişecek ise bunun gerekliliklerini ilgili kurumlarla alt yapısını oluşturmalı; yönünü tayin ederek önceliklerine göre gerekli adımları atmalı ve bunu Kapıdağ ve Erdek halkına rağmen değil, halkla paylaşarak ve içselleşerek yapmalıdır. Ben yaptım-oldu anlayışı  yanı sıra Erdek’in yıllardır baş belası olan, siyaseten ya da kişisel makam-mevki hırsı, çıkarı için  adam kayırmacılık dönemi son bulmalıdır.
10.su,Bandırma ve Kapıdağ geneli yanında Erdek özelinde yaşanan ekolojik  sorunlar ilişkili olmakla birlikte türdeş değildir. Öncelikle her yerleşkenin kentsel kimlikleri ve tercihleri farklıdır.
BAÇEP,bu nedenle, ‘Erdek Körfezi Dayanışma Platformu’nun oluşumunu ve faaliyetlerini olumlamakla birlikte, oluşumun sanayi karşıtı bir anlayışla varlığını ve duruşunu, Bandırma’ya dayatmaya çalışmasını rasyonel görmemekte, bu anlayış ve duruşun,Bandırma ve bölgesel gerçekliğin kavranmasında, anlaşılmasında farklı sorunlara yol açacağına dikkat çekmektedir.
Kapıdağ ve Erdek’in sanayiye ve özellikle ağır sanayi yatırımlarına kapalı bir alan olması BAÇEP’in de anlayış ve faaliyet bazında önceliğidir. Tarıma ve balıkçılığa dayalı küçük ve orta işletmelerin gerekli koruyucu önlemler titizlikle ve katı biçimde alınarak teşviki sağlanabilir. Kooperatifçilik geliştirilebilinir.
BAÇEP; bölge özelliklerinin ve gerçekliğinin gözetilerek, Bandırma ve Erdek Çevre Platformlarının oluşumlarının doğallığına ve nesnelliğine vurgu yaparak, her iki demokratik oluşumun da doğa ve insan sağlığını gözetme noktasında paydaş olduklarını kabul eder. Her çevreci oluşum, kendi etkinlik alanında, kendi gerçekliğine uygun olarak, kendi dinamiklerine uygun hareket edecek, ilişkilerini karşılıklı saygı ve demokratik diyalog içersinde siyaset üstü bir anlayışla sürdürecektir.
O nedenle BAÇEP, bu anlayışla, ‘Erdek Körfezi Dayanışma Platformu’nu oluşturan çevre aktivistlerini ve kurumları içtenlikle selamlar, çalışmalarında başarılar diler, hepsini sevgiyle kucaklar.
11.si, BAÇEP ile ‘Erdek Körfezi Dayanışma Platformu’nun temel ayraçlarından birisi Erdek’te oluşumun ana ekseninin 1/ 100 binlik çevre planı ve özellikle Erdek Körfezinde yaratacağı(deniz ve hava kirliliği gibi) olumsuz sonuçlara yöneliktir.
Öncelikle belirtelim ki, BAÇEP ve GÜMÇED’in  dışında 1/100 binlik planın hazırlanış süreci, aşamaları konusunda bugüne kadar Erdek ve Bandırma Belediyeleri dahil olmak üzere, yerel iktidar partileri, temsilcileri  bu süreci suskunlukla hatta yaşananları Meclislerinden ve halktan gizleyerek  bugüne gelindi.
Erdek Körfezi’ne dönük ilk sanayileşme adımına da  Edincik altında EnerjiSA Doğalgaz enerji santrali inşaa aşaması dahil olmak üzere ilk kez BAÇEP ve GÜMÇED, çevresel endişelerini ortaya koyarak kamuoyuyla paylaştı. Erdek dahil, kimseden ‘tık’ çıkmadı.!BAÇEP ve GÜMÇED de, termik santral konusu daha yakıcı bsir sorun olduğu için refleksini pasif kıldı.
Keza, Şirinçavuş köyü mevkiinde termik santral konusunda da BAÇEP ve GÜMÇED, paydaşlarıyla birlikte ilk tepkileri ören oldu ve yatırım kararı  gelişen tepkilerle durduruldu.
Edincik altında Belkız mevkiine Ro-Ro taşımacılığı için liman yapımına da ilk tepkiyi ÇED toplantısında BAÇEP ve GÜMÇED verdi.
BAÇEP’in bu bölgesel ve kentsel çevresel faaliyetleri sanayi karşıtlığı üzerinde şekillenmedi. BAÇEP; 1/100 binlik çevre düzen planının ihale edilmesinden hazırlanışına ve onayına kadar bir çok eksiklik ve yanlışlığa dikkat çekti. Ancak, BAÇEP; planlamaya karşı çıkmadığı gibi bu konuda devlet ve siyasal iktidarların geç bile kaldığına, 1/100 binlik çevre düzen planının tamamlanması sonrası 1/25 binlik ve diğer ölçekli planların hazırlanması gerektiğine dikkat çekti.  Çünkü, BAÇEP, ekonomik ve sosyal gelişmenin, kentleşmenin plansız gerçekleşmesi tarafı olmadığı gibi tüm bu çalışmaların doğa ve insan unsurunun olayın merkezine konularak gerçekleştirilmesinin tarafıdır.
12.si, BAÇEP ve GÜMÇED, 1/100 binlik çevre düzen planıyla ilgili gelişmeleri ve yaşananları, salt Ak Parti iktidarı ile ilgili görme yanlışına düşerek, olayı bu eksende değerlendirme kolaycılığına düşerek, çevre konusunu oy devşirme aracı olarak görenlerin,halkı aldattıklarına dikkat çekiyor. Çünkü, küresel ekonomik yapılanma kapsamında kapitalizmin sanayileşme yönünde yeniden reorganize edilmesinin bugünün konusu ve sorunu olmadığının bilinciyle, ülke coğrafyasının bu amaçla yatırımlar için planlanmasının Ak Parti iktidarı ile başlamadığını görüyor.
Sanayileşmede, vahşi kapitalizmin gemlenmesi, kapitalizmin ekonomik gelişmesinde sosyal yön yanı sıra doğa ve insan unsurunun ve sağlığının gözetilmesini temel sorun olarak öne çıkarırken; küresel sermayenin ve emperyalizmin, gelişmekte olan ülkelerin sanayileşmelerini engelleme yönünde başta çevreciliği felsefi ve ideolojik bir argüman olarak kullanma yeltenişine de karşı duran BAÇEP, kapitalist üretim güçlerinin ve ilişkilerinin gelişip, güçlendirilmesini kendi tarihsel ve toplumsal evriminde kaçınılmaz görüyor. Tarihsel ve toplumsal ilerlemenin, yürüyüşün sonucunu ve kaderini yine insanlık belirleyecektir. Kuşkusuz, toplum ve çevre aktivistleri, bu süreci edilgen bir anlayışla ve tutumla, kaderci bir anlayışla izlemeyecek, tarihsel ve toplumsal sorumlulukları doğrultusunda, sahip oldukları felsefi ve ideolojik  anlayışları ne ise, gereğini yerine getireceklerdir.
Burada önemli olan şudur: BAÇEP, bir siyasi oluşum ya da parti değil, siyaset üstü demokratik, gönüllülük temelinde oluşmuş  sivil bir insiyatif çevre ve yurttaşlık hareketidir. Doğaya ve insana yabancı olmayan hiçbir şey, BAÇEP’e de yabancı değildir. Doğaya ve insana ait hiçbir şeyi, farklı amaç ve çıkarlar için maskeleme çabası içersine girmez, bu tür yeltenişleri red eder. Her türlü ütopyaya saygı duyar ama realisttir!
Sevgiyle kalın…