21 Temmuz 2009 Salı

Yetkin & Elif Önürmen'e mutluluklar...

Gümçed Genel Bşk.Sayın Adnan Önürmen'in oğlu Yetkin Önürmen 18.Temmuz.2009.C.tesi günü Elif Önürmen ile dünyaevine girdi.Bizde Gümçed ailesi olarak çevreci Önürmen çiftine ömür boyu mutluluklar dileriz.

9 Temmuz 2009 Perşembe

ÇOCUKLARIMIZ CANLI YAŞAMDAN KOPARTILIYOR


Sanal bebek furyasından sonra sanal oyuncak hayvanların çocuklarımızın büyümesinde ve gerçek dostlarımıza uzak kalmasında büyük bir etken olduğunun altını çizen GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen aileleri çocuklarını gerçek dünyadan koparmamaları konusunda uyardı.

Son günlerde hızla çoğalan oyuncak furyasına bir yenisi de miyavlayan ve hareket eden kediler eklendi. Gerçek bir kediden tamamen farksız olan bu oyuncaklar tüm ülkemizde olduğu gibi Bursa'daki oyuncakçı dükkanlarında ve seyyar satıcılarda boy göstermeye başladı. Özellikle seyyar satıcıların kaldırımlarda sergiledikleri bu oyuncaklar gerçek bir kedinin miyavlaması gibi sesler çıkararak insanların ve de özellikle çocukların ilgisini çekiyor.

Konu hakkında GÜMÇED' e yapılan yoğun şikayetleri dikkate aldıklarını söyleyen GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen kendisinin de bu vahim durumdan sonsuz rahatsızlık duyduğunu ifade etti. Önürmen yaptığı açıklamada " Günümüz dünyasında artık insanlarımızın gerçek hayattan koparılıp tamamiyle sanal bir hale getirilmiştir. İnsanlığın en büyük belası emperyal dünyanın üç ekran teorisi olan televizyon, internet ve cep telefonudur. Toplum olarak birbirimizle yüzyüze görüşmek, konuşmak yerine artık telefon ve internet dünyası diye adlandırdığımız sanal dünyaya inanıyoruz" dedi. Yetişkinlerden sonra sıra çocuklarımıza geldiğini söyleyen GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen "Bir dönem sanal bebek furyası başladığı gibi şimdi de oyuncak kedi, muhabbet kuşu, köpek gibi pilli gerçek olmayan sanal hayvanlar üretilmeye başlandı. Çocuklarımızı gerçek hayvan dostlarımızdan uzak tutarak onlara sanal bir dünya yaratmaya çalışıyorlar. Ebeveynlerimiz bu tuzağa düşmemelidirler. İnsanlarımızı kene gibi, kuş gribi sanal hastalıklarla doğadan uzak tuttukları yetmiyormuş gibi şimdide çocuklarımıza sanal dünyanın nimetlerini sunarak gerçek hayvan dostlarımızdan uzak tutmaya çalışıyorlar. Şunu çok iyi anladık ki sırf para için yapmayacakları şey yokmuş " dedi. Konuyla ilgili olarak en az aileler kadar devletin tüm kademelerindeki yetkililerin duyarlı olması gerektiğini söyleyen GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen " Başta Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız yetkililerinin Çin gibi uzakdoğu ülkelerinden gelen kalite açısından sağlık riski taşıyan ve bizim geleneklerimize aykırı düşen bu tarz mallara izin vermemeleri gerekmektedir. Ayrıca kansorojen madde içerdiğine inandığımız, görüntü ve de gürültü kirliliği yaratan bu tarz tehlikeli oyuncakların insanların yoğun yaşadığı cadde ve sokaklardan kaldırılmasına yönelik yerel yönetimlerimize büyük görevler düşmektedir." dedi.



Çocuklarımızı bu tehlikeden uzak tutmamız gerektiğini sözlerine ekleyen Önürmen ailelerin çocuklarını hayvan ve doğa sevgisini aşılamalarını, onları sık sık hayvanat bahçelerine götürmelerini hatta mümkünse gerçek hayvanlar yetiştirmeleri için teşvik etmelerini söyledi.



İrtibat Tel:



Göksel SAKARYA

GÜMÇED Basın ve İletişim

0533 497 07 19

"Suyun Ticarileştirilmesine Hayır" Toplantıları Doğu Karadeniz Bildirgesi


Bizler "Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu" temsilcileri olarak 26, 27 ve 28 Aralık 2008 tarihlerinde Fındıklı'da, Artvin'de, Ordu'da ve Trabzon'da Derelerin Kardeşliği Platformu, Tarım Orkam-Sen Artvin Şubesi, Eğitim-Sen Artvin Şubesi, BES Artvin İl Temsilciliği, Tüm-Bel-Sen Artvin İl Temsilciliği, Artvin Kent Konseyi, Yeşil Artvin Derneği, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Ordu Şubesi ve Trabzon Halkevi ile İstanbul'da gerçekleştirilecek 5. Dünya Su Forumu'nun beklenen etkilerini, suyun ticarileştirilme süreçlerini, Karadeniz'de ve diğer bölgelerimizde doğaya yapılan müdahaleleri tartışmak için bir araya geldik.

Kapitalizmin 1970'lerin başında içine düştüğü birikim krizini, küreselleşme ideolojisi ve buna koşut olarak biçimlenen neo-liberal politikalarla aşma çabası 1990'larda suyun piyasa konusu olmasına ve su hizmetlerinin özeleştirilmesine kadar varmıştır. Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Doğu Karadeniz Bölgesi'nde de kapitalizmin doğa üzerindeki baskısı sahil yolu, madencilik ve hidroelektrik santral projeleri ile her geçen gün biraz daha fazla hissedilir olmuştur.

l992'de Rio de Jenerio'da yapılan Dünya Su ve Çevre Konferansından sonra küresel piyasa aktörleri tarafından suyun ekonomik bir mal olarak tanımlanması "Sürdürülebilir Kalkınma Stratejileri" başlığıyla meşrulaştırılmaya çalışılmış, kirleten/kullanan öder ilkesi ile parası olana kirletme hakkı tanınmıştır. Kalkınmanın, yani sermaye birikiminin gereklerinin doğa ve toplum koruma stratejileri ile dengede ve eşdeğer kılınabileceği iddiası, atıkların doğal sulara kontrolsüz (arıtmadan) deşarjı, üretimde kullanılan suyun plansız doğal sulardan çekilmesi, sulak alanların kirletilmesi ve kullanılabilir su miktarlarında azalmayla sonuçlanmıştır.

Her yıl 1.8 milyon çocuğun kirli sulardan dolayı hayatını kaybediyor olması, 1 milyardan fazla insanın güvenli içme suyuna erişim olanağının bulunmaması, en iyi senaryolarla 2050 de en kötü senaryolarla 2010 da temiz suya erişimin dünya nüfusunun büyük çoğunluğu için biteceği tahminleri suyu ticari bir mala dönüştürmenin gerekçesi olarak sunulmaktadır. Dünya da kullanılan suyun %5'i uluslararası su tekellerinden ya da şirketlerden alınırken, bu şirketlerin yıllık gelirleri dünya petrol ticaretinin yıllık gelirinin yarısına ulaşmış durumdadır. Diğer taraftan ise küresel su politikaları ile suyun ister özelleştirme yoluyla isterse devlet elinde ticarileştirme yoluyla metalaşması, her insanın temiz içilebilir suya erişim hakkını yok saymaktadır.

Son yüzyıla kadar petrole erişerek (Körfez Savaşı, Irak savaşı) Dünya'da gücü elde tutmaya çalışanların yeni hedefi "Su" dur. Su üzerinde oynanan oyunların sonucunda "ülkeler arası" savaşların yerini "suya erişenler ile suya erişemeyenler arasında" yaşanacak savaşların alacağı beklenen gerçeklerdendir.

Bu süreçte strateji suyun ticarileştirilmesidir. Aktörler ise Dünya Su konseyinin organizasyonunda su şirketleri ve yerel idarelerdir. Yerel ölçekte hedef ise doğal su kaynaklarının kullanım hakkının şirketlere devri, doğa ve canlı yaşam göz ardı edilerek suyun sermayenin emrine verilmesidir.

Böylece 4. Dünya Su Forumunun yapıldığı Meksika örneğinde olduğu gibi Nehirler başka yerlere taşınabilecektir. Cochabamba (Bolivya) örneğinde olduğu gibi suyun kullanım hakkını satın alan şirket; suya para ödeyemediği için susuz kalan ve evlerinin çatılarına kaplar koyarak yağmur suyu biriktiren insanların bu çabalarını silahla önleyebilecektir.

Oysa su; doğaya aittir, tüm canlı ve cansız sistemin gereksinimidir. Dünyanın oluşumundan beri su doğayı korumaktadır. Bizden sonra da döngüsünü, doğadaki varlığını aynı kalitede devam ettirmelidir.

Mart 2009'da İstanbul'da yapılacak 5. Dünya Su Forumu, Dünya Su Konseyinin 5. organizasyonudur. Son birkaç yıldır ülkemizde, kamu kurumlarının desteği ile su hizmetleri imtiyaz hakkı sözleşmeleri, su kullanım hakkı sözleşmeleri gibi uygulamalar ile suyun ticarileştirildiği bir sürece girmiştir.

Son birkaç yıldır;

Tunceli Ili;nin 85 km uzunluğundaki Munzur Vadisi ile çevresi; sekiz adet baraj ve hidroelektrik santral projesi nedeniyle yok olmakla karşı karşıya kalmıştır. Munzur Vadisi ile çevresinin ekolojik dengesini bozan bu girişim Vadi ile çevresindeki insanları göçe zorlayarak yaşam kültürünün temellerini yok etmektedir.
Artvin ilinde Çoruh Vadisi boyunca, vadi üzerinde yer alan onlarca köy ile Yusufeli İlçesi, projelendirilen 35 adet baraj ve hidroelektrik santrali nedeniyle sular altında kalacak tarihi, kültürel ve doğal güzellikleriyle yok olacaktır.
Hasankeyf de, Aliaoni de yapılacak barajlarla tarihi kültürel değerlerimiz sular altında kalma ve yok olma tehdidini yaşamaktadır.
İzmir Bergama da, Kaz dağlarında, Ordu Fatsa da, Artvin de özel şirketler maden arama girişimleri ile doğayı tahrip etmektedirler.
Doğu Karadenizde; Rize Fındıklı'da, Çayeli, Hemşin, Çamlıhemşin, İkizdere, Askaroz, Trabzon'da; İkizdere Çağlayan Deresi, Uzungöl de, Artvin'de Papart'ta, Balcı'da, Maçahel'de, Barhal'da dereler; üzerlerine yapılan, sayıları yüzlerce olan, ancak ürettikleri enerji (yapılan tüm HES enerji üretimi toplamı) Türkiye Enerji açığının %o9'unu ancak üretebilecek Hidroelektrik santrallerle yada barajlarla doğa katliamı yaşamaktadır.
Rize de, Trabzon'da Artvin'de yapılmakta olan HES'ler nedeniyle Ormanlar ve doğa tahrip edilmektedir. Çay, Kivi yetiştiren ve organik arıcılık ile gelir elde edilen yörede gelir kaynakları zarar görmektedir, üretim giderek azalmaktadır.
"Derelerin Kardeşliği Platformu" olarak yöre halkının verdiği mücadele sonunda Çağlayan Deresi (Rize-Fındıklı) I. Derece sit alanı ilan edilmiş ve üzerinde yapılacak HES Projeleri için yürütmeyi durdurma kararı alınmıştır. Yine Artvin Papart Derelerinde, İkizdere ve Hemşin derelerinde yapılacak HES'lerle ilgili yürütmeyi durdurma kararı alınmış, şimdilik bu katliam durdurulmuştur.
Yaşamın en önemli kaynağı suyun üzerinde oynanan Kapitalist oyunlara karşı bizler;

Türkiye'nin enerji gereksinimine çözüm üretiyoruz bahaneleri ile yapılan Munzur da, Çağlayan Deresinde, Uzungöl' de, İkizdere, Çamlıhemşin, Papart'ta doğayı tahrip edecek ve doğal kaynakları özelleştirecek girişimlere geçit vermeyeceğiz.
Ordu Fatsa'da, Artvin de olduğu gibi, çevreye verdiği olumsuz etkileri irdelenmeden veya göz ardı edilerek Maden arama ruhsatı alan şirketlerin, Ormanları tarım alanlarını tahrip etmesine izin vermeyeceğiz.
Hasankeyf, Aliaoni de olduğu gibi tarihi ve kültürel mirasımızı yok edecek olan girişimlerin uygulanmasına ( Baraj yapımına) engel olacağız. Bütün su havzalarının koruma altına alınması ve mevcut havza işgallerine son verilmesi için sonuna kadar çalışacağız.
Yaşamlarını geçimlik tarım yaparak sürdüren küçük çiftçilerin, sulama kanallarına takılan kontör bedelleri altında bir kez daha ezilmesine seyirci kalmayacağız. Akarsuları, gölleri, göletleri şirketlere teslim ederek, sadece parası olan çiftçilerin suya erişimine neden olacak olan su özelleştirmelerine göz yummayacağız.
Görevi halkın sağlıklı suya erişimini sağlamak olan yerel idarelerin görevlerini şirketlere devretmelerine ve suyun ticaretleştirilmesi sonucunda halkın sömürülmesine ve sağlıksız koşullarda yaşamasına izin vermeyeceğiz.
Bu girişimin içinde olan başta DSİ, İSKİ, İBB, Çevre ve Orman Bakanlığı olmak üzere 5. Dünya Su Kongresine ev sahipliği yapacak tüm resmi kurumların ve Dünya Su Konseyinin temsilcileri bilmelidir ki;

Derelerimizi, Göllerimizi, Yer altı sularımızı, Denizlerimizi ve sulak alanlarımızın oluşturduğu Tarihi, Kültürel ve Doğal dokumuzu; "Dünya Su Ailesi" olarak kendini tanımlayanların, Suez, RTW, Viole gibi Su şirketlerinin ve onların Türk ortaklarının yok etmelerine göz yummayacağız.
5. Dünya Su Forumunda "İstanbul Kentsel Su Mutabakatı"ı imzalayacak olan yerel yöneticilerden ve kongrenin hedeflerini hayata geçirecek, Türkiye'de su kaynaklarının ve su hizmetlerinin şirketlere satılmasını sağlayacak çalışmaları yapanlardan hesap soracağız.
Dünya Su Konseyinin ve işbirlikçilerinin Türkiye'de suların ticarileştirilmesi için planladıkları oyunlara ve 5. Dünya Su Formunun hedeflerine karşı birlikte mücadelemizi sürdüreceğiz.



"Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu"

"Derelerin Kardeşliği Platformu"

"Yeşil Artvin Derneği"

"Trabzon Halkevi"

"Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Ordu Şubesi"

Tarım Orkam-Sen Artvin Şubesi,

Eğitim-Sen Artvin Şubesi,

BES Artvin İl Temsilciliği,

Tüm-Bel-Sen Artvin İl Temsilciliği,

Artvin Kent Konseyi,

Fındıklı Derelerini Koruma Platformu

Viçe Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma ve Geliştirme Derneği

DEVLETTEN İZİN ALAN MERMERCİLER, KÖYLÜYÜ GEÇEMEDİ


MERMER OCAKÇILARINA KARŞI KÖYLÜ DİRENİŞİ

DEVLETTEN İZİN ALAN MERMERCİLER KÖYLÜYÜ GEÇEMEDİ

Osmangazi İlçesine bağlı Avdancık Köyünde mermer ocakçılarına karşı direniş gösteren köylülere GÜMÇED destek verdi. Köylüler kendilerinin onayı olmadan Osmangazi Belediyesinden işletme ruhsatı alınmasına tepki göstererek mermer ocağı firması yetkililerini köylerine sokmadı. Jandarmanın tüm ikna çabalarına rağmen köylerinde mermer ocağına izin vermeyeceklerini belirten köylüler gerekçe olarak ormanlarının talan edilmesini ve can güvenliklerinin olmadığını gösterdi.

BURSA / Osmangazi ilçesine bağlı 800 yıllık Avdancık köyünde bir firmanın mermer ocağı tesisi açma izni almasına tepki gösteren köylüler firmanın köye girmesine engel oldu. Söz konusu firmanın kendilerinin bilgisi ve onayı olmadan Osmangazi Belediyesinden işletme ruhsatı almasına tepki gösteren köylüler jandarmanın tüm müdahalesine rağmen geri adım atmayarak direniş gösterdi. Firmanın dozerlerini traktörlerle keserek köye girişini engelleyen köylüler ormanlarının talan edilmesini ve can güvenliklerinin olmayacağını belirtti.

Firmanın Enerji Bakanlığından çalışma izni ve Osmangazi Belediyesinden işletme ruhsatı almasına tepki gösteren köylüler; kendilerine danışılmadan, onaylarının alınmadan bakkal ruhsatı verir gibi mermer ocağı tesisine onay verilmesinin hiçbir demokratik hak ile bağdaşmayacağını belirttiler. Söz konusu firmanın geceleri geç vakitlerde gelip çalıştıklarını ve hiçbir güvenlik önlemi almadan faaliyetlerini gerçekleştirdiklerini belirten köylüler, buna örnek olarak firmanın önceki günlerde kırdıkları büyük bir kayanın kontrolsüzce yola doğru kaydığını belirterek can güvenliklerinin hiçe sayıldığını söylediler.

GÜMÇED yargıya başvurdu

Avdancık köylülerinin eylemine destek veren GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen, köylünün hiçe sayıldığını belirterek “ Hani köylümüz milletin efendisiydi!. Burada bakıyorum ki mermerciler efendi olmuş. Köylünün hiçbir görüşü alınmadan verilen bu izinler ve ruhsatlar bunu gösteriyor” diyerek tepkisini dile getirdi. Söz konusu mermer ocağı ile ilgili GÜMÇED olarak yaklaşık bir ay önce Bursa İdare Mahkemesine Enerji Bakanlığı ve Osmangazi Belediyesi aleyhine yürürlüğü durdurma davası açtıklarını belirten GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen söz konusu dava dilekçelerinde Avdancık köyünün tarihsel açıdan önemine dikkat çektiklerini belirtti. Avdancık Köyünün 800 yıllık bir geçmişi bulunduğunu belirten Önürmen, köyün sınırları içerisinde Bizans surları bulunduğunu ayrıca Ballıkaya ve Çadırlıin gibi önemli mağaralarının olduğunu belirtti. Anayasa Mahkemesinin Maden yasasının 7. maddesinin 1. fıkrasını iptal ettiğini dava dosyalarında yer verdiklerini belirten GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen, buna göre taş ocağı, kum ocağı, mermer ocağı gibi faaliyetler ÇED raporu almadan, köylünün onayı alınmadan yapılamayacağı hükmünün içerdiği söyledi. GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen, jandarma yetkilileriyle yaptığı görüşmede Avdancık köyü mermer ocağının yargıda olduğunu ve GÜMÇED olarak Bursa İl Özel İdaresi yetkilileriyle görüşme halinde olduklarını belirterek firmanın faaliyetinin durdurulması gerektiğini belirtti.

GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen’in devreye girmesiyle Jandarma

söz konusu firmanın faaliyetini geçici olarak durdurdu. Bu karara sevinen köylüler olay çıkarmadan dağıldı.

KÖYLERDEN TAŞ VE MERMER OCAKLARINA KARŞI TEPKİLER GİDEREK BÜYÜYOR

Geçtiğimiz günlerde Osmangazi’ye bağlı Avdancık köyündeki mermer ocağının kurulmasına dur diyerek büyük bir doğa zaferi kazanan GÜMÇED gözünü “ Yeşil Bursa” imajına zarar veren taş ocaklarına dikti. Çevre mücadelesine aralarında 11 köy muhtarı ile birlikte Gürsu Ziraat Odası ve Tarım Kooperatifleri GÜMÇED’e vekaletname vererek büyük bir hukuksal sürece imza atacaklar.

Son günlerde kent gündemine bomba gibi düşen 800 yıllık bir geçmişi olan Osmangazi İlçesine bağlı Avdancık Köyünde tarihi mağaralar ve Bizans Surları üzerine kurulması planlanarak büyük bir SKANDAL ve tepkilere yol açan mermer ocağı tesisine karşı Bursa İdare Mahkemesinde Enerji Bakanlığı ve Osmangazi Belediyesine karşı yürütmeyi durdurma davası açarak dur diyen GÜMÇED, şimdide ova köylerindeki taş ocaklarına karşı savaş açtı. Maden Yasasısındaki boşluklara dayanarak orman arazileri üzerinde taş ve mermer ocaklarının doğayı tahrip ederek “Yeşil Bursa” imajının her geçen gün biraz daha yok olmasına seyirci kalmayan GÜMÇED’e aralarında Avdancık, Karahıdır, Kazıklı, İsmetiye, Ağaköy, Serme, Tuzaklı, Narlıdere, Kumlukalan, Samanlı, Dışkaya gibi köylerle birlikte Gürsu Ziraat Odası ve bölgedeki Tarım Kooperatifleri de destek verdi. Doğanın tahribatına ve köylerindeki tarım arazilerinin yokolmasına seyirci kalmayan muhtarlar GÜMÇED’e vekaletname vererek hukuksal süreçte işbirliği içerisine girdiler.

“TAŞ, MERMER VE KUM OCAKLARI ARTIK ÇED KAPSAMINDA”

Önümüzdeki günlerde geniş bir basın toplantısıyla muhtarlar ile birlikte çeşitli oda ve kooperatif temsilcileriyle bir araya gelerek taş ve mermer ocaklarına karşı hukuksal mücadelenin startını verecek olan GÜMÇED Anayasa Mahkemesinin Maden Yasasındaki 7. maddesini iptal etmesini gerekçe gösterecek. Söz konusu maddenin iptaliyle bundan böyle taş, mermer ve kum ocaklarının da ÇED kapsamına girerek ilgili devlet kurumlarının yanı sıra bölgedeki yerleşik köylülerinde onayı olması gerekiyor. “Rantçıların ve bencil çıkarları uğruna doğayı sömürü aracı haline getirenlere karşı Milletin Efendisi olan Köylü eylemleriyle en güzel cevabı verecektir. Geçtiğimiz günlerde büyük bir doğa zaferi kazandığımız Avdancık köylüleri bunun en güzel örneğidir” diyen GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen, bu ocaklarla ilgili ruhsatın Enerji Bakanlığı tarafından verilmesiyle birlikte “Yeşil Bursa” imajının her geçen gün yok olacağına dikkat çekti. Özellikle son 2 yıl içerisinde Bursa’da taş ocaklarında muazzam bir artışın olduğuna dikkat çeken Önürmen, maden yasasındaki boşluklar yüzünden orman arazilerinin giderek kaybolduğuna değindi. Ankara’da harita üzerinde verilen ruhsatların ormanlarımıza, tarım arazilerimize, meyve bahçelerimize, hayvancılığın yanı sıra insan sağlığına da büyük bir zararlar getirdiğini söyleyen GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen “ Ayrıca Uludağ etekleriyle birlikte kuzeydeki Katırlı Dağlarında faaliyet gösteren taş ocaklarının kentin yeşil dokusuna büyük bir zarar vermektedir. Öte yandan bizi rahatsız eden bir başka şey ise maden arama ruhsatı verilirken yer altı suyu veya diğer kaynakların tehlike altında olup olmadığı ve buna bağlı olarak elektrik sp, sismik, rejistivite uygula Anayasa Mahkemesinin Maden Yasasındaki 7. maddeyi iptal etmesiyle artık yeni bir hukuksal sürecinde başladığını belirtti. GÜMÇED olarak taş ve mermer ocaklarının yeniden gözden geçirilmesi için hukuksal mücadelele başlayacaklarına değinen Önürmen, bu çerçevede bizim yanımızda olan köy muhtarları ile birlikte çeşitli odalarımızın temsilcilerine teşekkür etti.

GÜMÇED olarak sadece Bursa’da değil tüm Güney Marmara’daki taş ve mermer ocaklarına karşı mücadele başlatacaklarını söyleyen Önürmen, Güney Marmara Düşünce Platformu çatısında mücadelenin süreceğini söyledi.

“BEREKETLİ TOPRAKLARIMIZDAN KİRLİ ELLERİNİZİ ÇEKİN”


Marmara’nın tarım ambarı sayılan Mustafa Kemalpaşa Ovasında geçtiğimiz günlerde Bursa kamuoyuna bomba gibi düşen İnatlar Köyü Nükleer Arıtma Tesisi projesinden sonra Güllüce Köyünde tıp literatüründe “zehirin zehiri” tabiri kullanılan Baca Tozu Geri Kazanım Tesisi yapılmak istenmesine GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen sert tepki gösterdi. Bölgeyi yerinde inceleyerek bir dizi temaslarda bulunan Önürmen, yapılmak istenen tesisin sadece ilçeye değil tüm Güney Marmara’ya büyük bir darbe vuracağını belirterek “ Kirli ellerinizi verimli topraklarımızdan çekin” uyarısında bulundu.

BURSA / Demir – Çelik tesislerinde üretim esnasında ortaya çıkan ve tehlikeli atık konumunda yer alan baca tozlarından Çinko Oksit (Zn) geri kazanılmasını amaçlayan tesisin; Türkiye’nin demir çelik üretimindeki etkili bölgelerinden İzmir – Aliağa, Sakarya – Kaynarca, Tekirdağ – Marmara Ereğlisi gibi yerlerde kurulmasına kamuoyu tarafından izin verilmezken bir tane bile tehlikeli atık içeren sanayisi bulunmayan verimli Mustafa Kemalpaşa ovasında yapılması istenmesine GÜMÇED sert tepki gösterdi. Mustafa Kemalpaşa’nın Güllüce köyünde 200 dönüm verimli tarımsal arazi üzerine kurulması düşünülen tesisin yapılmasına karşı bölgeye giden GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen, Güllüce’de köylülerle bir araya geldi.

ÖNÜRMEN; “ HER YIL 300 BİN TON ATIK İLÇEDE BİRİKECEK, ATIK SULARI MARMARA DENİZE AKACAK”

Yapılması planlanan tesisin sadece köylerine değil tüm Güney Marmara’da yaşayan insanlara büyük bir zarar vereceğine değinen Önürmen, söz konusu tesisin Mustafa Kemalpaşa’da yapılmasına onay veren Organize Sanayi yönetim kurulunun ilçeye ihanet ettiğini belirterek “ Yaşadığımız verimli topraklara sahip çıkmalıyız. İlçede bir tane bile demir çelik fabrikası gibi ağır sanayileşme olmadığı halde böyle bir tesisin kurulmasına izin vermek vatana ihanettir. Avrupa bile çevreye olan zararlı etkilerinden dolayı bu tür tesisleri kapatarak ülkemize kaydırma peşindedir. Söz konusu firma sadece Avrupa’dan değil ülkemizin bir çok bölgesindeki zararlı atıkları ilçemize getirerek atık dağları oluşturacaklar. Baca tozları içerisindeki çinko oksit elementini geri kazanmasını amaçlayan tesis yine aynı baca tozu içindeki kurşun ve kadminyum gibi doğaya etkileri yüzyıllarca silinmeyen zararlı elementleri acaba ne yapacak. Her yıl 300 bin ton tehlikeli atık Mustafa Kemalpaşa sınırları içerisinde kalarak suyumuza ve topraklarımıza zarar vererek sağlığımızı tehdit edecektir. Ayrıca söz konusu firmanın atık suları kuru dereler vasıtasıyla Kara dereye oradan da Marmara denizine akarak ciddi bir kirlilik meydana getirecektir. GÜMÇED olarak böylesi bir çevre ve tarım katliamına asla izin vermeyeceğiz” dedi. Geçimlerini tarım ve hayvancılığın yanı sıra arıcılık yaparak kazandıklarını belirten Güllüce köyü sakinlerinden İsmail Fere isimli vatandaş söz konusu 200 dönüm tarım arazilerini satarken kendilerine Bosch ve EKA gibi fabrikaların kurulacağını ve bölgedeki işsizlere iş istihdamı sağlanacağı yönünde vaatler verildiğini söyledi. Güllüce olarak böylesi bir tesisin yapılmasına asla izin vermeyeceklerini belirten köylüler GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen’e söz vererek sonuna kadar direneceklerini belirttiler.

ÖNÜRMEN; “ TARIM VE HAYVANCILIKLA BİRLİKTE ATÇILIKTA ZARAR GÖRECEK”

Mustafa Kemalpaşa’da kurulması planlanan tesise karşı bölgede çalışmalarına devam eden GÜMÇED Heyeti Karacabey Haralarında incelemelerde bulundu. Türkiye Jokey Kulübü yönetim kurulu üyelerinden ve eski Devlet Bakanlarımızdan Şükrü Erdem’i ziyaret eden GÜMÇED heyeti, Güllüce köyünde söz konusu tesisin yapılmasıyla birlikte sadece insan sağlığının değil 1300 yılından bu yana bölgede atçılığın merkezi olarak sayılan Karacabey haralarında bulunan yarış atlarının ciddi şekilde etkileneceğini belirtti. Buna benzer bir firmanın Kayseri’de bulunduğunu belirten Önürmen, söz konusu tesisin olduğu bölgedeki hava ve tarım alanlarındaki ürünlerin kalitesinde ciddi oranlarda düşüşler ve zararlı etken maddelerin olduğunun belirlendiğini söyledi. TJK’nın desteğinin bölgenin geleceği açısından çok büyük önem arz ettiğini belirten GÜMÇED Genel Başkanı Önürmen konuşmasında “ Mustafa Kemalpaşa’nın yanı sıra Susurluk ve Karacabey gibi endüstriyel tarım alanında ülkenin önde gelen bölgelerinin de söz konusu zararlı tesisten olumsuz yönde etkilenecektir. Özellikle onbinlerce çiftçinin geçimini kazandığı domates, soğan ve bakliyat gibi ürünlerde verim oldukça azalacak. Bölgede sadece TJK değil Sütaş ve Tat gibi ülkemizde stratejik önemse sahip sanayi kuruluşlarımıza da olumsuz yönde etki yapacak firma için GÜMÇED olarak tüm ilgili ilgisiz herkesin bu çevre katliamına dur demeleri için çağrıda bulunuyoruz” dedi. GÜMÇED’in çalışmalarını yakından takip ettiğini ve takdir ettiğini belirten TJK Yönetim Kurulu Üyesi Şükrü Erdem, Devlet Bakanı olduğu dönemde açılışını yaptığı Organize Sanayi Bölgesindeki konuşmasında özellikle gıda ve tekstil ağırlıklı sanayileşmenin kurulmasını arzu ettiğine dair bir konuşma yaptığını hatırlattı. Söz konusu tesisin yapılacağını GÜMÇED’den öğrendiğini belirten Erdem, oluşturularak platformda TJK olarak her türlü desteği vermelerinin gerekli olduğunu belirtti.

Mustafa Kemalpaşa’daki zehirli atık tesisine karşı GÜMÇED olarak sonuna kadar mücadele edeceklerini ve olayı gerek hukuksal gerekse de bir dizi eylemlerle kamuoyu gündemine taşıyacaklarını belirten GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen “ Bu çerçevede devletimizin yetkili organlarıyla birlikte Üniversite ve akademik odalarımızın da desteğini yanımızda göreceğimizden hiç şüphemiz yoktur. Marmara’nın tarım ambarı sayılan Mustafa Kemalpaşa ilçemizden bir takım kişilerin kirli ellerini çekmeleri için her şeyi sonuna kadar yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın” dedi.

Valilik dikkate almalı!

GÜMÇED Genel Başkanı Önürmen: " İnanıyorum ki Valimiz kaçak LPG istasyonunu durdurur."

Bandırma Düşünce Üretim Platformu Başkanı İrfan Astunç, Erdek girişinde kent yaşamını, ulaşımını ve en önemlisi turizmi olumsuz etkileyecek LPG istasyonu inşaatının acilen durdurularak, verilmiş inşaat izninin yeniden gözden geçirilmesini istedi.

GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen’in Balıkesir Valiliğine elden teslim ettiği imza dilekçesinde Erdek’te yerleşim yeri içindeki bir yerde ve yargı sürecinde olmasına karşın halen daha aralıksız devam eden LPG istasyonu inşaatı nedeniyle halkın büyük bir huzursuzluk içinde olduğu belirtildi.
Ayrıca imza dilekçesinde LPG istasyonuyla ilgili hiçbir yetkili kurumdan görüş ve öneri alınmadığını belirten GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen, karayollarının Erdek Belediyesine yazdığı yazıda LPG istasyonu inşaatının kaçak olduğunu ve durdurulması gerektiği yönünde yazı yazılmasına rağmen halen daha inşaatın devam etmesinin hukuksuzluk olarak nitelendirilebileceğini belirtti.
Söz konusu davanın Danıştay’da halen daha devam ettiğini söyleyen GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen, toplanan imzaları ve dilekçeyi teslim ettiği Balıkesir Valiliğinin konuya bir an önce müdahil olup yaşanan hukuksuzluklara son vermesini beklediklerini söyledi.

Erdek’te belediye arazisine yapılan kaçak benzin ve LPG istasyonu inşaatına karşı toplanan 6500 kişilik imza dosyasını Balıkesir Valiliğine teslim eden GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen “ İnanıyorum ki sayın valimiz Erdek’te yaşananları ve halkımızın huzursuzluğunu görerek hiçbir yetkili kurumun görüşü alınmadan yapılan kaçak LPG istasyonunu bir an önce durdurarak bizlere ve tüm Erdek sevdalılarına rahat nefes aldırır” dedi.

Astunç: İnşaatı acilen durdurulmalı..!
Bandırma Düşünce Üretim Platformu Başkanı İrfan Astunç, Erdek’te mevcut garaj alanı içersinde ve belde girişinde LPG istasyonu konusunda yaşanan gelişmeleri ilgi ile izlediklerini belirtti.
DÜP Başkanı Astunç, “ Ortada GÜMÇED’in insanlarımızdan toplamış bulunduğu 6500 imza var ve bu imzalar Balıkesir Valiliğine teslim edilmiş. Erdek’te akaryakıt istasyonunun yeri konusunda bir tepkinin olduğu ve insanların karşı çıktığı biliniyor. Kimse bu yurttaş tepkisine karşı duyarsız kalamaz. Bizlerde DÜP olarak, bu yatırımın tüm boyutları ile ilgili ve yetkili mercilerce yeniden incelenmesi gerektiğini ama öncesinde mutlaka inşaatının acilen durdurulması gerektiğini vurguluyoruz. Ayrıca, Erdek’te bir yatırım yapılırken kesinlikle üzerinde kırk defa düşünülmeli ve öyle karar verilmeli”dedi.

8 Temmuz 2009 Çarşamba

GÜMÇED MESS PROJESİ İÇİN DEVREDE



GÜMÇED BİLECİK TEMSİLCİSİ ZİRAAT YÜKSEK MÜHENDİSİ FERRUH ERDOĞAN “ PROJE OLUMLU YER SEÇİMİ YANLIŞ”

Marmara’nın tarım merkezi Yenişehir ovasında kurulması planlanan MESS Tıbbi Atık Arıtma Tesisi projesinin bölgeye etkileri konusunda Subaşı köylüleriyle toplantı yapan GÜMÇED Bilecik Temsilcisi Ziraat Yüksek Mühendisi Ferruh Erdoğan, “ Büyük Ova” niteliğindeki bölgede bu tarz tehlikeli atık arıtma tesislerinin yapılmasının özellikle insan sağlığına ve tarıma etkisinin olumlu olacağı beklenmemelidir görüşünü savundu. Erdoğan “ Proje bilimsel yönden gereklidir. Fakat Yenişehir ve Kemalpaşa gibi tarım bölgelerinde yapılması son derece yanlıştır” dedi.


BURSA / Mustafa Kemalpaşa’nın Çördük köylüleri tarafından büyük bir çevre mücadelesi verilerek izin verilmeyen Tıbbi Atık Arıtma Tesisi projesi Yenişehir’de her geçen gün tartışılmaya devam ediyor. GÜMÇED Genel Merkezinin son 2 yıldır tarım ovalarımızda kol gezen bu tesise karşı çalışmaları sürerken son olarak Yenişehir’in Subaşı Köyünde halk ile bir toplantı düzenlendi. GÜMÇED Bilecik Temsilcisi Ziraat Yüksek Müh. Ferruh Erdoğan ve GÜMÇED Yenişehir Temsilcisi Av. Halil Ağa’nın konuşmacı olarak katıldıkları toplantıda projenin insan sağlığına ve tarıma etkileri üzerine konuşuldu. 50 yıllık mesleki deneyimlerini köylülerle paylaşan GÜMÇED Bilecik Temsilcisi Ziraat Yüksek Müh. Ferruh Erdoğan, Yenişehir’in “ Büyük Ova” niteliğindeki verimli arazilerinde bu tarz tesislerin yapılmasının uygun olmayacağı görüşünü savundu. Konuşması sık sık sorularla kesilen Erdoğan “ Atıkların gömülmekten çok yakılarak bertaraf edilmesi hususunda bende bu tür tesislerin yapılmasını uygun buluyorum. Fakat önemli olan bu tür tesislerin yapılacağı yerlerin bana göre en az 80-100 km yakınında ne bir yerleşim yeri, ne tarım arazisi, ne de su kaynağı olmaması gerekmektedir” dedi.



“Proje olumlu ancak yer seçimi yanlış”

Yenişehir’de kurulması planlanan fabrikanın konumunun çok yanlış yerde olduğuna değinen Erdoğan, olası bir yangında Yenişehir’de geri dönülmez büyük zararlar olabileceğine dikkati çekti. GÜMÇED’in ilk günden beridir konuyu bilimsel bazda değerlendirdiğine değinen Ziraat Yüksek Mühendisi Ferruh Erdoğan, konunun bilimsel olarak kimya mühendisleri tarafından da incelenmesinden fayda olacağına değindi. Yenişehir’de Tıbbi Atık Arıtma Tesisi yapılacak bölgeye en yakın köy olan Subaşı’nda halkın sorularını yanıtlayan GÜMÇED Bilecik Temsilcisi Ziraat Yüksek Mühendisi Ferruh Erdoğan ve GÜMÇED Yenişehir Temsilcisi Av. Halil Ağa, GÜMÇED’in projeye duygusal değil bilimsel yönden incelediğini belirterek “ Çevre Bakanlığının da desteklediği fabrikaya bizlerde karşı değiliz. Bu tür tesisler ülkemiz için gereklidir. Fakat sadece fabrikanın yapılacağı bölgenin koşulları bizler için önemlidir. O bakımdan sadece Yenişehir gibi tarım kentinde yapılmak istenmesine karşıyız” dedi.


Bilgi İçin
Göksel SAKARYA
Basın ve İletişim
0506 383 80 56

GÜMÇED HABERLERİ: Ahmet Emin Yılmaz (Olay Gazetesi)

Gümçed'den çağrı: Sözün olmadığı yerde çıkar lobileri konuşur, gelin Bursa lobisini kuralım...

Bazen "büyük" ve "önder" kabul edilenlerinin suskunluğu moral bozuyor ama, Bursa'da her şeye karşın düşünen, sesini yükselten sivil toplum örgütleri var.

Örneğin...

Son dönemde çevreyle ilgili tüm konuları yakından izleyen, hatta "çevre fedasi" gibi çalışan Güney Marmara Doğa Kültür ve Çeve Koruma Derneği inanılmaz derecede duyarlı davranıyor.

Üstelik...

Genel Başkan Adnan Önürmen öncülüğünde Gümçed, yalnız çevre değil, kent konularında da varlığını hissettiriyor.

Nitekim...

İstanbul-Bursa-İzmir Otoyolu çerçevesinde İzmit Körfezi'ni geçmek için yapılacak köprüden demiryolu şeritlerinin iptal edilmesiyle ilgili çok önemli bir açıklama geldi.

Önürmen, hem konunun önemine ve sonuçlarına dikkat çekiyor, hem de çok önemli bir açılım gerçekleştiriyor.

Öncelikle...

Açıklamasındaki bizimle ilgili samimi ifadeleri için teşekkür ediyoruz.

Sonra da...

Acil olarak toplanan Gümçed Genel Merkez Yönetim Kurulu toplantısında alınan kararları paylaşıyor.

••••••••••

Ardından...

"Hedef kentlerin mutluluğu olmalı. Bunu Bursa çok fazla hak ediyor" dedikten sonra demiryolunun Bursalılar'ın hasreti olduğuna dikkat çekiyor ve çok özel bir durum değerlendirmesi yapıyor:

"Çağdaş toplumların önemli olgusu sayılan sivil toplum örgütlerinin görüşleri dikkate alınmalı. Bu demokrasinin gereği."

Şöyle devam ediyor:

"Bölgenin kalkınmasında kültür ve demokrasi işletildiği zaman anlam kazanır. Dünya demiryolu taşımacılığının önemini her geçen yıl yeni teknolojik gelişmelerle takip ediyor."

Bu noktada...

Karayolu taşımacılığınırn dışa bağlımlılık getirdiğini, hava kirliliğinden başlamak üzere ısınma nedeniyle küresel iklim değişikliklerine yol açtığını anımsatıyor ve demiryolunu "çevre yatırımı" olarak görüyor.

Çarpıcı bir değerlendirme yapıyor:

"Buradaki çevre hakkı Bursalılar'ın yanı sıra İstanbul, Balıkesir, Eskişehir ve Kütahyalılar'ın da hakkıdır. Bu yatırımla ilgili olarak mutyaka bu iller bilgi sahibi olmalı."

Sözünü doğrudan söylüyor:

"Bu yatırımlar karayolları lobisinin isteğiyle değil Bursa lobisinin ve diğer illerin lobileriyle isteğiyle olmalı."

Geniş çerçeve içinde isteğini ortaya koyuyor:

"Bakanlarımızın, milletvekilerimizin, Bursa Valisi'nin, belediye başkanlarının, Ticaret Sanayi Odası'nın, meslek odalarının, üniversitelerin, Bursaspor Kulübü ve taraftarlarının, sivil toplum örgütleri ve sendikaların sözleri olmalı."

Çok önemli bir tespitle çağrı yapıyor:

"Sözün olmadığı yerde çıkar lobileri konuşur. Onun için, Bursa lobisi kurulmalı. Bu tarz hassas konularda Bursa için olağanüstü toplantılar yapılmalı."

Dayanışma anlamında teşekkürleri var:

"İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Necati Şahin’in başlattığı ve sizin yaptığınız birlik çağrısına katılan Salı Sohbetleri Düşünce Derneği'nden Ali Kamil Goral, Yısiad Başkanı Atilla Karagöz, Nosab Başkanı Yalçın Aras, Gesiad Başkanı Bahadır Özgün ve diğer STÖ temsilcilerine gönülden teşekkür ediyoruz."

Son sözü de şu:

"Gümçed olarak kentin gündemindeki konularda ortak bir platformda olmaktan onur duyacağız."