9 Temmuz 2009 Perşembe

"Suyun Ticarileştirilmesine Hayır" Toplantıları Doğu Karadeniz Bildirgesi


Bizler "Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu" temsilcileri olarak 26, 27 ve 28 Aralık 2008 tarihlerinde Fındıklı'da, Artvin'de, Ordu'da ve Trabzon'da Derelerin Kardeşliği Platformu, Tarım Orkam-Sen Artvin Şubesi, Eğitim-Sen Artvin Şubesi, BES Artvin İl Temsilciliği, Tüm-Bel-Sen Artvin İl Temsilciliği, Artvin Kent Konseyi, Yeşil Artvin Derneği, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Ordu Şubesi ve Trabzon Halkevi ile İstanbul'da gerçekleştirilecek 5. Dünya Su Forumu'nun beklenen etkilerini, suyun ticarileştirilme süreçlerini, Karadeniz'de ve diğer bölgelerimizde doğaya yapılan müdahaleleri tartışmak için bir araya geldik.

Kapitalizmin 1970'lerin başında içine düştüğü birikim krizini, küreselleşme ideolojisi ve buna koşut olarak biçimlenen neo-liberal politikalarla aşma çabası 1990'larda suyun piyasa konusu olmasına ve su hizmetlerinin özeleştirilmesine kadar varmıştır. Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Doğu Karadeniz Bölgesi'nde de kapitalizmin doğa üzerindeki baskısı sahil yolu, madencilik ve hidroelektrik santral projeleri ile her geçen gün biraz daha fazla hissedilir olmuştur.

l992'de Rio de Jenerio'da yapılan Dünya Su ve Çevre Konferansından sonra küresel piyasa aktörleri tarafından suyun ekonomik bir mal olarak tanımlanması "Sürdürülebilir Kalkınma Stratejileri" başlığıyla meşrulaştırılmaya çalışılmış, kirleten/kullanan öder ilkesi ile parası olana kirletme hakkı tanınmıştır. Kalkınmanın, yani sermaye birikiminin gereklerinin doğa ve toplum koruma stratejileri ile dengede ve eşdeğer kılınabileceği iddiası, atıkların doğal sulara kontrolsüz (arıtmadan) deşarjı, üretimde kullanılan suyun plansız doğal sulardan çekilmesi, sulak alanların kirletilmesi ve kullanılabilir su miktarlarında azalmayla sonuçlanmıştır.

Her yıl 1.8 milyon çocuğun kirli sulardan dolayı hayatını kaybediyor olması, 1 milyardan fazla insanın güvenli içme suyuna erişim olanağının bulunmaması, en iyi senaryolarla 2050 de en kötü senaryolarla 2010 da temiz suya erişimin dünya nüfusunun büyük çoğunluğu için biteceği tahminleri suyu ticari bir mala dönüştürmenin gerekçesi olarak sunulmaktadır. Dünya da kullanılan suyun %5'i uluslararası su tekellerinden ya da şirketlerden alınırken, bu şirketlerin yıllık gelirleri dünya petrol ticaretinin yıllık gelirinin yarısına ulaşmış durumdadır. Diğer taraftan ise küresel su politikaları ile suyun ister özelleştirme yoluyla isterse devlet elinde ticarileştirme yoluyla metalaşması, her insanın temiz içilebilir suya erişim hakkını yok saymaktadır.

Son yüzyıla kadar petrole erişerek (Körfez Savaşı, Irak savaşı) Dünya'da gücü elde tutmaya çalışanların yeni hedefi "Su" dur. Su üzerinde oynanan oyunların sonucunda "ülkeler arası" savaşların yerini "suya erişenler ile suya erişemeyenler arasında" yaşanacak savaşların alacağı beklenen gerçeklerdendir.

Bu süreçte strateji suyun ticarileştirilmesidir. Aktörler ise Dünya Su konseyinin organizasyonunda su şirketleri ve yerel idarelerdir. Yerel ölçekte hedef ise doğal su kaynaklarının kullanım hakkının şirketlere devri, doğa ve canlı yaşam göz ardı edilerek suyun sermayenin emrine verilmesidir.

Böylece 4. Dünya Su Forumunun yapıldığı Meksika örneğinde olduğu gibi Nehirler başka yerlere taşınabilecektir. Cochabamba (Bolivya) örneğinde olduğu gibi suyun kullanım hakkını satın alan şirket; suya para ödeyemediği için susuz kalan ve evlerinin çatılarına kaplar koyarak yağmur suyu biriktiren insanların bu çabalarını silahla önleyebilecektir.

Oysa su; doğaya aittir, tüm canlı ve cansız sistemin gereksinimidir. Dünyanın oluşumundan beri su doğayı korumaktadır. Bizden sonra da döngüsünü, doğadaki varlığını aynı kalitede devam ettirmelidir.

Mart 2009'da İstanbul'da yapılacak 5. Dünya Su Forumu, Dünya Su Konseyinin 5. organizasyonudur. Son birkaç yıldır ülkemizde, kamu kurumlarının desteği ile su hizmetleri imtiyaz hakkı sözleşmeleri, su kullanım hakkı sözleşmeleri gibi uygulamalar ile suyun ticarileştirildiği bir sürece girmiştir.

Son birkaç yıldır;

Tunceli Ili;nin 85 km uzunluğundaki Munzur Vadisi ile çevresi; sekiz adet baraj ve hidroelektrik santral projesi nedeniyle yok olmakla karşı karşıya kalmıştır. Munzur Vadisi ile çevresinin ekolojik dengesini bozan bu girişim Vadi ile çevresindeki insanları göçe zorlayarak yaşam kültürünün temellerini yok etmektedir.
Artvin ilinde Çoruh Vadisi boyunca, vadi üzerinde yer alan onlarca köy ile Yusufeli İlçesi, projelendirilen 35 adet baraj ve hidroelektrik santrali nedeniyle sular altında kalacak tarihi, kültürel ve doğal güzellikleriyle yok olacaktır.
Hasankeyf de, Aliaoni de yapılacak barajlarla tarihi kültürel değerlerimiz sular altında kalma ve yok olma tehdidini yaşamaktadır.
İzmir Bergama da, Kaz dağlarında, Ordu Fatsa da, Artvin de özel şirketler maden arama girişimleri ile doğayı tahrip etmektedirler.
Doğu Karadenizde; Rize Fındıklı'da, Çayeli, Hemşin, Çamlıhemşin, İkizdere, Askaroz, Trabzon'da; İkizdere Çağlayan Deresi, Uzungöl de, Artvin'de Papart'ta, Balcı'da, Maçahel'de, Barhal'da dereler; üzerlerine yapılan, sayıları yüzlerce olan, ancak ürettikleri enerji (yapılan tüm HES enerji üretimi toplamı) Türkiye Enerji açığının %o9'unu ancak üretebilecek Hidroelektrik santrallerle yada barajlarla doğa katliamı yaşamaktadır.
Rize de, Trabzon'da Artvin'de yapılmakta olan HES'ler nedeniyle Ormanlar ve doğa tahrip edilmektedir. Çay, Kivi yetiştiren ve organik arıcılık ile gelir elde edilen yörede gelir kaynakları zarar görmektedir, üretim giderek azalmaktadır.
"Derelerin Kardeşliği Platformu" olarak yöre halkının verdiği mücadele sonunda Çağlayan Deresi (Rize-Fındıklı) I. Derece sit alanı ilan edilmiş ve üzerinde yapılacak HES Projeleri için yürütmeyi durdurma kararı alınmıştır. Yine Artvin Papart Derelerinde, İkizdere ve Hemşin derelerinde yapılacak HES'lerle ilgili yürütmeyi durdurma kararı alınmış, şimdilik bu katliam durdurulmuştur.
Yaşamın en önemli kaynağı suyun üzerinde oynanan Kapitalist oyunlara karşı bizler;

Türkiye'nin enerji gereksinimine çözüm üretiyoruz bahaneleri ile yapılan Munzur da, Çağlayan Deresinde, Uzungöl' de, İkizdere, Çamlıhemşin, Papart'ta doğayı tahrip edecek ve doğal kaynakları özelleştirecek girişimlere geçit vermeyeceğiz.
Ordu Fatsa'da, Artvin de olduğu gibi, çevreye verdiği olumsuz etkileri irdelenmeden veya göz ardı edilerek Maden arama ruhsatı alan şirketlerin, Ormanları tarım alanlarını tahrip etmesine izin vermeyeceğiz.
Hasankeyf, Aliaoni de olduğu gibi tarihi ve kültürel mirasımızı yok edecek olan girişimlerin uygulanmasına ( Baraj yapımına) engel olacağız. Bütün su havzalarının koruma altına alınması ve mevcut havza işgallerine son verilmesi için sonuna kadar çalışacağız.
Yaşamlarını geçimlik tarım yaparak sürdüren küçük çiftçilerin, sulama kanallarına takılan kontör bedelleri altında bir kez daha ezilmesine seyirci kalmayacağız. Akarsuları, gölleri, göletleri şirketlere teslim ederek, sadece parası olan çiftçilerin suya erişimine neden olacak olan su özelleştirmelerine göz yummayacağız.
Görevi halkın sağlıklı suya erişimini sağlamak olan yerel idarelerin görevlerini şirketlere devretmelerine ve suyun ticaretleştirilmesi sonucunda halkın sömürülmesine ve sağlıksız koşullarda yaşamasına izin vermeyeceğiz.
Bu girişimin içinde olan başta DSİ, İSKİ, İBB, Çevre ve Orman Bakanlığı olmak üzere 5. Dünya Su Kongresine ev sahipliği yapacak tüm resmi kurumların ve Dünya Su Konseyinin temsilcileri bilmelidir ki;

Derelerimizi, Göllerimizi, Yer altı sularımızı, Denizlerimizi ve sulak alanlarımızın oluşturduğu Tarihi, Kültürel ve Doğal dokumuzu; "Dünya Su Ailesi" olarak kendini tanımlayanların, Suez, RTW, Viole gibi Su şirketlerinin ve onların Türk ortaklarının yok etmelerine göz yummayacağız.
5. Dünya Su Forumunda "İstanbul Kentsel Su Mutabakatı"ı imzalayacak olan yerel yöneticilerden ve kongrenin hedeflerini hayata geçirecek, Türkiye'de su kaynaklarının ve su hizmetlerinin şirketlere satılmasını sağlayacak çalışmaları yapanlardan hesap soracağız.
Dünya Su Konseyinin ve işbirlikçilerinin Türkiye'de suların ticarileştirilmesi için planladıkları oyunlara ve 5. Dünya Su Formunun hedeflerine karşı birlikte mücadelemizi sürdüreceğiz.



"Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu"

"Derelerin Kardeşliği Platformu"

"Yeşil Artvin Derneği"

"Trabzon Halkevi"

"Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Ordu Şubesi"

Tarım Orkam-Sen Artvin Şubesi,

Eğitim-Sen Artvin Şubesi,

BES Artvin İl Temsilciliği,

Tüm-Bel-Sen Artvin İl Temsilciliği,

Artvin Kent Konseyi,

Fındıklı Derelerini Koruma Platformu

Viçe Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma ve Geliştirme Derneği

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder